Dostlarım,
Kardeşlerim,
Canlarım…
Kaldırın başlarınızı
Suçlular gibi, yüzümüz yerde
Özümüz darda durup dururuz.
Kaldırın başlarınızı yukarı
Bize göz verildi, gözleyin diye!
Dil verildi söyleyin diye!
El, gövdede kaşınan yeri bilir.
Dert bizde, derman ellerimizdedir.
Ararsan bulursun, verirsen alırsın.
İnanmazsan gelir görürsün…
Hacı Bektaş Veli
HADİS VE SÜNNET
Hadis kelimesinin sözlükte ki anlamı “söz, haber”dir.
Sünnet ise “izlenen yol, alışılmış yol, adet” manasındadır. Diğer bir deyimle de Peygamber efendimizin söylediği sözlere “hadis,” davranış biçimlerine ve hareket tarzlarına da “sünnet” denir.
Sünnet kelime olarak “tarz, metod, yol, tavır” manalarına da gelir. Sünnet kelimesi toplulukların devam edegelen davranışları manasında da kullanılır.
Yüce kitabımız Kur’an da buyurur ki:
“Artık onlar öncekilerinin sünnetinden başkasını mı bekliyorlar? Allah’ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın. Allah’ın sünnetinde dönüşümde bulamazsın” () ve devam eder;
“Daha önceden gelip geçenler hakkında Allah’ın sünnetidir. Allah’ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın.” ()
Yüce kitabımız Allah’ın yasalarında değişikliliğin olmadığı bildirilirken geliniz binlerce “hadis” ve “sünnet”lere hep birlikte bir göz atalım:
Peygamber efendimiz yaşadığı yıllarda, “Benden Kur’an dışında hiçbir şey yazmayın. Kim benden Kur’an dışında bir şey yazmışsa imha etsin.” ()
Emeviler ve Abbasiler döneminde bazı hadis bilginlerine göre iki milyon hadis yazıldı. En doğru olarak kabul edilen Buhari’nin kitabının altı yüz bin hadis arasından, Müslim’in üç yüz bin hadis arasından, Ebu Davut’un beş yüz bin, İbni Hambel’in yedi yüz bin hadis arasından seçildiği söylenir. Oysa gerçek hadis Yaşar Nuri Öztürk’e göre elliyi geçmemektedir.
Ben şundan duydum, bundan duydum şeklindeki uydurmalar gün geldi din olarak karşımıza çıktı.
İstiklal marşımızın büyük şairi Mehmet Akif Ersoy işte buna isyan ediyor:
“Nebiye atf ile binlerce herze uydurdun.
Yıktın da dini mübini yeni bir din kurdun”
Kur’an: “Kimin sözü Allah’tan daha doğru olabilir?” ()
diye sorarken neden bu kadar hadis çıkarıldı?
· Dini bozmak ve dejenere etmek için,
· Siyasi ayrılıklardan dolayı,
· Dini eksik zannedip, kendilerince dini kurtarmak için,
· Zorlama altında uydurulanlar,
· Maddi çıkar sağlamak için,
· Arap gelenek ve göreneklerini dinselleştirmek için.
İşte bu amaçlarla bu kadar uydurmalar hadis diye karşımıza çıkarıldı. Oysa gerçek hadis sayısı 50’yi geçmemektedir. İmam Azam’a göre de 17’dir.
“Hadis diye ortaya sürülen bu sözlerin büyük kısmı uydurulmuş söz yığınlarıdır.” ()
Bu hadislerden örneklerle bahsedelim:
Kur’an: “Dinde zorlama yoktur.” ()
Hadis: “Dinini değiştireni öldürün.” ()
Kur’an: “Gerçekten Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise dilediği kişi için bağışlar.” ()
Hadis: “Cehennemde en şiddetli azaba uğratılacak kişiler ressamlardır.” ()
İşte bu uydurmalar yüzünden buna inanmış bazı saf insanlar cem evine geldiklerinde secde etmediklerini görüyoruz.
Sebep nedir?
- Cem evinde resim var, resim de günah olduğundan secde etmeyiz.
- Günah olduğu nerede yazıyor?
- Kur’an da değil, hadislerde yazıyor.
Hadislere devam ediyoruz:
“Cehennemde en şiddetli cezaya satranç oynayanlar çarptırılacaktır.” ()
Kur’an: “De ki; Allah’ın kulları için çıkardığı süsü ve temiz rızıkları kim haram etmiş?”()
Hadis: “Altın ve ipek ümmetimin kadınlarına helal, erkeklerine ise haramdır.”()
Hadis: “Musiki dinleyen bir kişiye cennette ruhanileri dinleme izni verilmez” ()
“Şarkı, kalpte nifak bitirir.” ()
“Ümmetimden bir topluluk bulunacak saf ve yünlü ipeği ve çalgı aletlerini helal edinecekler” ()
“Allah şarkıyı, alışverişini, parasını, öğretmeyi ve dinlemeyi haram kılmıştır. ()
“Kim resim yaparsa, Allah onu kıyamet günü yaptığı resim sebebiyle, resimindekilere ruh üfleyinceye kadar azap eder. Hiçbir zaman resimdekilere ruh üfleyemez” ()
“Köpek ve resim bulunan evlere melekler giremez.” () Uydurmacıların sanata düşmanlığının en yoğun olduğu konulardan biriside resimdir, sanattır. Oysa Kuran: “Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuzlar gibi çanaklardan, yerinden kalkmayan kazanlardan yaparlardı.” ()
Yukarıdaki Hadis’e göre evde köpek beslemenin meleklerin girmemesine sebep olacaksa sormazlar mı: “Azrail’de bir melektir, eğer evde köpek besler veya eve resim asarsam, Azrail’de evime girmeyeceğine göre evde iken ölmemem garanti olur mu?” Kuran’da hiçbir yasak yokken inananlara müsiki, heykel ve resim gibi Allah’ın kulları için yarattığı güzelliklerden mahrum bırakmak asıl günah değil midir?
“Ey iman edenler, Allah’ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Allah haddi aşanları sevmez” ()
“Doksan dokuz kadından biri cennette, diğerleri ise cehennemdedir.” ()
“Kadınların dinleri ve akılları eksiktir.” ()
“Namazı bozan şeyler kara köpek, eşek, domuz ve kadındır” ()
“Uğursuzluk üç şeyde vardır: kadında, evde ve atta” ()
“Takma saç takan, taktıran, kaşları incelten, kaşlarını incelttiren, dövme yapan ve dövme yaptıran lanetlenmiştir” ()
Kadın sekiz sıfatlıdır:
· Giyim kuşam hevesinden maymun.
· Fakir düşmeye razı olmadığından köpek.
· Kocasına ve diğer insanlara kibrinden yılan.
· Gece gündüz koğuculuk yaptığından akrep.
· Evde eşya sattığından fare.
· Erkeklere hile kurduğundan tilki.
· Kocasına itaat ettiğinden dolayı koyundur” ()
Oysa Kur’an: “Mümin erkekler ile mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır.” ()
İslam ülkelerinde geri kalmışlığın adresi işte bu uydurmalarda aramak lazımdır. Bu uydurmaların yüzündendir ki matbaa 200 küsur yıl sonra ülkemize girebilmiştir. Sanatta, bilimde ve çağdaşlıkta geri kalmış ve kadın ikinci plana itilmiştir.
Şimdi biraz daha ileri giderek bir örnek daha vererek (daha yüzlercesini verebiliriz) konumu kapatmak istiyorum:
“Bir gün Ebu Yusuf, (Hanefi mezhebinin 3 kurucusundan biridir) “Peygamberimiz kabağı severdi,” der. Bu sözün söylendiği yerde bir kişi; “Ben kabak sevmiyorum,” der. Ebu Yusuf “Peygamberin sünneti olan bir şeyi sevmeyen peygambere karşı gelmiş olur, peygambere karşı gelen de Allah’a karşı gelmiş olur,” der. “Allah’a karşı gelmenin bedeli de kellesinin kesilmesinin gerektiğini söyler. Kabak sevmem diyen kişi tövbe ederek kellesini zor kurtarır”. ()
Şimdi ey fetvacılar! türbelerde kurban kesmeyin, ağaçlara çaput bağlamayın, türbelerde yemek yedirmeyin, ibadette saz çalmayın,çünkü, o şeytan icadıdır diye fetva verenler! Önce kendi özünüze dönün ve din adına uydurduklarınızı temizleyin ve sonra da şunlar yanlıştır bunlar da doğrudur diye fetva verin.
Arap örf ve adetlerini, din ile ilgisi olmayan fiilleri dinsellikten kurtarın. Analarımızı, kadınlarımızı, kardeşlerimizi aşağılanmaktan kurtarın. Saçmalıkların adına din demeyin.
Yüce kitabımız Kur’an: “Bile bile gerçekle yalanı karıştırmayın,” () der.
Çünkü yüce yaratanımız: “….Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez” () diye buyurmaktadır. Öyleyse geliniz dinimize uydurmalar sokarak zorlaştırmayalım. Binlerce hadis uydurarak, dinle ilişiği olmayan fiillere sünnet diyerek, kin kusan “İlmihal”ler çıkarak insanları bölmeyelim, ayrım yapmayalım, ülkemizin ayrılıklara tahammülü yoktur. İnananlara Allah doğru yolu göstermiştir; o da Allah’ın ipi olan yüce kitabımızdır.
Bakın ne diyor: “Sizin dininiz size, benim dinim bana” () diye buyurmaktadır.
Din bir vicdan meselesidir. Bırakın inanan inandığı gibi yaşasın, ödülünü ve cezasını da dinin sahibi olan yüce Tanrı versin. Bizlere düşen de böylesi uydurmalarla insanlara zulmetmemektir.
Yüceler yücesi yüce Allah’tan niyazımız; bütün kullarını dosdoğru olan yolunu görmeyi, bilmeyi ve gerçeğe ermeyi nasip eylesin…
Gerçeğin demine Hû... diyor ve asıl konumuz olan Alevilikte ibadet, konusuna gelmek istiyorum.