ERKÂNNÂME
Erkan’ın sözlük anlamı “söz, yol, yöntem, usul, adap”tır. Yol ulularımız da şöyle tarif ederlerdi: ER: Erenler. KÂN: Kaynak. Erkân: Erenler ilminin kaynağı, diye anlatırlardı.
Erkânnâme ile ilgili yazacaklarımızı, “Prof. Dr. Belkıs Temren, Bektaşiliğin Eğitsel Ve Kültürel Boyutu” kitabından bazı sözcükleri Alevilik erkânına uyarlayarak ve yorum da katarak verelim:
Alevilik inancının yapısını düzenleyen ve ayakta tutan Erkânname’lerdir. Bu kurallar ve uygulamalar hakkında bilgi veren yazılı kaynaklara “erkanname” denilmektedir. “Erkanname” kurumun belkemiğini oluşturmaktadır. Kişi Cem’e nasıl gelecek, nasıl oturacak, nasıl hizmet edecek, nasıl niyaz edecek, nasıl musahip olacak, nasıl nikah kıyacak, cenazesini nasıl yıkayacak? İşte bu gibi soruların cevapları, hazırlayacağımız bu erkânnamede bulunacaktır. Bunun kaynağı da genelde “İmam Cafer veya Şeyh Safi buyruğudur.”
Tasavvufta bütün hizmetler sembollerle ifade edilmiştir. Alevilik, kendini bilme ve tanıma olayıdır. Her kişinin değil, er kişilerin yoludur. Ruhlar aleminde verilen ikrarı sürenlerin yoludur.
Değerli dedeler ve bu yola gönül verenler! Hepimizin bildiği gibi, Anadolu’da ve Rumeli’de pek çok değişik uygulamaları görülen Alevi-Bektaşi ibadetleri, genellikle sözlü, kısmen de yazılı olarak günümüze kadar gelmiş ve böyle devam etmektedir. Kuran’da namaz, “salât” olarak geçer. Salât’ın Türkçe karşılığı: “Dua ve İbadet” tir. Dua ve ibadet; bilerek Allah’a yalvarmak ve O’ndan yardım istemektir. Alevi ve Bektaşiler, bu yolu izlerler. Cenab-ı Allah Kur’an’da, ibadetin şeklini belirtmez, Kuran’da sadece kıyam, rüku ve secdeden bahseder.
Alevi, inancının zahir ve batın olmak üzere iki yönü vardır. Zahir kısmı, şekillere ait uygulamalardır, görünen yüzüdür. Batın yönü ise, içsel anlamlarıdır. Bu uygulamalar da yörelere göre pek çok değişikliklere uğrayarak yol-bir sürek bin-bir anlayışı içersinde günümüze kadar gelmiştir. Bu yöresellikteki en büyük faktör ise, bu güne kadar bu gibi farklılıkları ortadan kaldıracak her hangi bir merkezi otoritenin olmamasıdır.
İşte biz bugün Alevi İslam Din Hizmetleri Başkanlığı olarak, bu gibi sorunları ortadan kaldıracak düzenlemeleri yapmak üzere harekete geçmiş bulunuyoruz.
Bizler de çok iyi biliyoruz ki, yöresel farklılıklar, aslında bu yolun zenginlikleridir. Ancak, bugün görüyoruz ki, özde farklılık olmamasına rağmen uygulamalarda çok büyük farklılıklar vardır ve bu gibi yöresel farklılıklar, günümüzde bazı sorunlar meydana getirmektedir.
Hepimizin bildiği gibi, büyük şehirlerde pek çok büyük cem evleri mevcuttur. Halkın pek çoğu, ibadetlerini bu gibi cem evlerinde yapmaktadır. Ayrıca bugün Cem Radyo ve Cem TV gibi iletişim araçları ile bu cem evlerindeki ibadetler, dünyanın her tarafından izlenmektedir. Bundan dolayıdır ki, en azından bu gibi yerlerde yapılacak olan ibadet cemlerinin, bir uyum içersinde yapılabilmesi için bazı çalışmalara gereksinim duyulmuştur.
Bu bağlamda, ilk iş olarak elinizde bulunan bu erkânname taslağını, hazırlamayı uygun bulduk.
Erkânnameler, genellikle çeşitli toplumsal olaylar (doğum, ölüm, sünnet, evlenme gibi, yine Bektaşilikte, kuruma kabul edilme, dervişlik, ikrar (nasip alma), musahiplik, babalık, halife-babalık, dede-babalık” gibi görev alma durumlarında bireylerin görev ve yükümlülüklerini göstermenin yanı sıra bazı bireyin davranışlarına da yön vermektedir.
Erkannamelerin içeriğinde yer alan şekil ve uygulamaların hiçbiri amaçsız değildir. Bu ritüeller (uygulamalar) sırasında yapılan her davranışın, kullanılan her sembolün simgelediği bir mana vardır. Belirli bir duruş biçimiyle yada birkaç şeklin bir arada sergilendiği bir davranış kalıbıyla ortaya konulan anlatım, gerçekte, sayfalarca bilgi içerdiği halde, tek bir şekil, yada davranışa sığdırılmıştır. Bu anlatım tarzı çeşitli fonksiyonları üstlenmektedir:
v Çok daha uzun sürecek anlatımları kısa ve özlü biçimde anlatabilmeyi;
v Anlatılanın içeriği değişmeden olduğu gibi gelecek nesillere aktarabilmeyi;
v Aynı anda herkesin katılımını, paylaşımını sağlayabilmeyi;
v Alevilik eğitim prensiplerinden biri olan “herkes kabına göre alır” doğrultusunda aynı davranışı yaparak yada izleyerek herkesin kendi yeterlilik derecesinde zevk etmesini, idrak etmesini sağlamayı;
v Hafızaya dayalı farklı hatırlamalardan doğabilecek sakıncalardan korunmayı sağlamaktadır.
Böylece temel özden uzaklaşmadan, bireysel yorum farklarından da kaçınılması uygun görülmüştür. Bir Alevi’den hiçbir zaman, “şekil eleğinde takılı kalması beklenmez” denilmektedir. Buradaki amaç, ondan, şekillerin ve kelimelerin ardındaki manayı keşfetmesi, beklenmesidir. Alevilerin kendileri adeta, bir “şifre çözücü” kullanır gibi seri bir şekilde manadaki anlamlarıyla olayı algılamakta, fakat, yine örtülü, şifrelenmiş şekil, davranış ve konuşmalarıyla cevap vermektedirler. İşte bu uygulama, Aleviler arasında farklı anlamlar bulunmasına yol açmaktadır. Alevi edebiyatında özellikle “nefes”lerde bu anlatım yöntemine sıkça rastlanır. Buna “katlı anlatım” diyebiliriz.
Katlı anlatım, Alevilere söylemek istediklerini ifade ederken, karşılarında onları dinleyen (yazılı ise okuyan) geniş kitle arasında bulunabilecek görüş farklılıkları nedeniyle kişilerin alınmalarını, kırılmalarını önlemek açısından yarar sağlamıştır. Bir cümlenin olduğu gibi okunduğunda açık bir anlamı olduğu gibi (zâhir anlamı) Alevilerin bazı kelimelere vermiş oldukları özel anlamlar gereğince, ikinci, üçüncü, dördüncü gibi çeşitli seviyelerde farklı anlamları da olabilir (batın anlamları). Bu durumda, herkes zevkle dinleyecek ve bir şeyler anlayacaktır. Bu mesaj hangi seviyede algılanırsa algılansın, doğru olacaktır. Ancak, biri için diğerinden farklı seviyede bir mesaj içerebilir. Hiç kimse “anlamadığı” düşüncesinde olmayacaktır. Herkes “kabınca almıştır.”
“Alevi Erkannamesi” adı altında andığımız ana erkanname içeriğinde çeşitli bölümler halinde ayrı ayrı erkannameler vardır. Bunlardan bazıları akidleşmeleri (yeminleşme, ikrar verme, söz verme) içerir. Örneğin “Nikah Akid Erkanı”, Dardan indirme Erkanı bunlara örnektir. Bu tür söz verme (yeminleşme) içeren erkanlar, ancak kişinin özgür isteği ile gerçekleşir. Verilen sözden (yeminden) geri dönülmesi söz konusu olmadığı için ancak kişi talep ederse, bu erkanlar uygulanır. Örnekle açıklayacak olursak, evlenmek isteyen kişi kendi iradesiyle özgürce karar alarak eşiyle Alevi Nikahı kıyılmasını isteyebilir. Bu durumda önce resmi devlet nikahının kıyılması şarttır. Ancak, bundan sonra, Alevi nikah erkanı uygulanabilir. Eşler burada bir akidleşme yaşayacaklardır. Alevi geleneğince verilen ikrardan (yeminden) geri dönülmez. Bu nedenle, ikrarlığın koşullarına uymak üzere kendilerini hazır hissederlerse, nikah erkanını isterler. “Bir Alevi, Aleviliğin gereğini yerine getiriyorsa Alevidir,” denilmektedir. Bu da “nasip erkanı” sırasındaki akidleşmesine uygun hareket etmekte olduğunun göstergesi kabul edilmektedir. Bu nedenle, bir Alevinin gönül kırıcı, geçimsiz, ahlaksız, tembel vb. olumsuz davranışlara sahip olmasını mümkün görmemektedirler. Böylece, bir evliliği yıkabilecek nitelikte davranışı da yapamaz düşüncesi hakimdir. Bunun sonucu olarak “Alevi olan hiç kimse boşanmamıştır” denilmektedir.
Erkannamenin sözcükleri yine katlı anlatım tarzındadır. Bu nedenle, talib, ilk anda en basit anlamda fakat yine de çok kıymetli nasihatler alacak sözler (yeminler) verecektir. Daha sonra, eğitimi sırasında bu sözcüklerin, cümlelerin katlı anlatım seviyelerindeki manalarını idrak ettikçe, verdiği akde ilişkin yükümlülüklerinin arttığını görecektir. Ancak bu kişinin idraki nispetindedir. Alevi, her zaman abdestine, ikrarına sadık kalacaktır. İşte bu nedenle Alevilerin abdesti kaçmaz, bozulmaz denilmektedir. İnsanca yaşanacak bir dünyada (cennette) sevgi, saygı, iyilik dolu her anı, zevkle bezenmiş bir yaşam sürmek mümkün olabilecektir. Bu nedenle, insanlar arasında ayrım yaparken sadece eğitime dayanarak bir gruplama yapmaktadırlar. Aleviler için eğitilmiş insan, er kişidir. İnsanlar arasında, din, dil, ırk, cins hiçbir ayrım gözetmezler, ancak, eğitim almış, yetişmiş er kişi ise, eğitim görmemiş yada eğitim alamaz nitelikteki ham ervah kişiyi, ayırt ederler. İnsanın, eğitim kabul etmesi ve tüm hayatı boyunca eğitim için de olması, diğer tüm canlılara üstün olduğu inancını ortaya koyar. Aklını kullanmayan, eğitimden uzak duran insanı, tüm Alevi edebiyatı boyunca kinayeli şekilde kınamış oldukları görülmektedir. Alevi İslam Din Hizmetleri Başkanlığı olarak “Erkânnâmeler” başlığı altında bir çalışma yaptık, takdir sizlerden, inayet Allah’tan ola.
Ali Rıza Uğurlu
Alevi İslam Din Hizmetleri Başkanı
BAYRAM CEMİ
BAYRAM CEMİNE BAŞLARKEN
v Dede bayram Cemi ile ilgili sohbetini yapar.
v Cem halkının rızalığını alır ve ceme başlar,
v Ayağa kalkarak , Dar duasını verir,
v Salâvat getirilir,
v İhlas, Fatiha süreleri okunur, On iki İmamlar zikredilir ve tekbir getirilir.
v Secde
v Tevbe erkanı
v Secde
v Nadi Ali Erkânı
v Secde
v Duvaz İmam
v Secde
v Tevhid
v Secde
v Tevhid
v Secde
v Münâcat duası ve Fatiha okunarak cem bitirilir.
BAYRAM CEMİNDE EDEB, ERKÂN
v Razılık
Razılık, bireye mahsustur ve arınmaktır. Gönül kırdıysa özür dileyici olup, kırdığı gönlü onarmak, ağlattığını güldürmek, zarar verdiklerinin zararlarını, yani kul hakkını ödemektir. Böylece birey, razı etmiş ve edilmiş olur.
Kur’an: “Şu bir gerçektir ki, müminler sadece kardeştirler. O halde kardeşleriniz arasında barışı sağlayın” buyuruyor.
v Tekbir
Allah’ın varlığına O’nun tek ve bir olduğuna iman etmek, hamd etmek, Allah’ın vasıflarını ve sayısız hikmetlerini düşünerek O’nun kudretini övmektir.
v Secde
Secde kulluğun en güzel göstergesi ve ibadettin simgesidir. Teslimiyetin en güzel ifadesidir. Tevhid, dininde, ibadettin omurgasıdır. “Secde et ve yaklaş” Secde, bir üst varlığa boyun büküşün ifadesidir.
v Tevbe
İnsan yaratıcı karşısında sürekli bir biçimde noksanlığını görmeli ve yeterince olgunlaşamadığı için ondan af dilemelidir. Allah’tan af dilemek demek, günah işlemek demek değildir. Sürekli boyut değiştiren ve yükselen benliğin, bir önceki halinde eksiklik görüp ve ona tevbe etmesidir. Kur’an da; “Allah’tan af dileyin” diye buyurmaktadır.
“ Esirgeyen Bağışlayan Allah’ın Adıyla!
Hani Allah, peygamberlerden: “Ben size Kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekileri tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz” diye söz almış, “Kabul ettiniz ve bu ahdimi yüklendiniz mi?” dediğinde, “Kabul ettik” cevabını vermişler. Bunun üzerine Allah: “O halde şahit olun; ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim” buyurmuştur.
v Nadi Ali
Kur’an-ı Kerim’in, Ahzab Sûresi, 33. ve 56., Şûra Sûresi, 23. âyetlerine göre, Ehlibeyt’i sevmek ve onları selamlamak, onların faziletlerini, yüceliklerini anmak farz ve de ibadettir.
v Düvaz İmam
Hazreti Muhammed ve onun soyu olan temiz Ehli Beyti’ne yapılan övgü dolu
nefeslerin Türkçe olarak zâkir tarafından saz eşliğinde zikretmesidir.
v Tevhid
Allah’ın varlığına, tekliğine (ahad) başlangıçsız ve sonsuz olduğuna, tüm evreni Yarattığına, yaratmaya devam ettiğine, tüm âlemin ilâhi nizamını sağladığına, dinin sahibinin o olduğuna inanmaktır.
Kur’an buyurur ki; “Söyle ki gündüz gece, Tanrı tek, Tanrı yüce.”
BAYRAM CEMİ
RIZALIK VE NİYAZ
Dede “Eyvallah canlar! Hep birlikte “ibadet edeceğiz”, yolumuz rıza yoludur, biz sizi sizden alıp Hakk’a teslim edeceğiz. Özünüzdeki Hakk’la dâr ve didar olacaksınız. Cenab-ı Allah Kur’an’da: “Şu bir gerçek ki, müminler sadece kardeştirler. O hâlde kardeşleriniz arasında barışı sağlayın” der.
Bir başka ayette de: “Ey huzura kavuşmuş insan! Dön Rabbine, razı etmiş ve razı edilmiş olarak” buyrulmuştur.
Biz de size soruyoruz, birbirinizden razı mısınız? Eğer kul kuldan razı olursa, Allah’ta o kuldan razı olur. Aranızda dargın ve küskün olanlar, üzerinde kul hakkı bulunanlar varsa dâr meydanına çıkınız ve özünüzü dâra çekiniz. Eğer yoksa “Allah eyvallah” deyiniz. Birbirinizden razı mısınız? Birbirinize haklarınızı helal ediyor musunuz? (üç defa sorulur) Eğer ediyorsanız “edep erkân, sükutu lisan, mümine nişan gösterin ve birbirinizle niyazlaşın” der.
Taliplerin cümlesi, “Allah eyvallah” diyerek birbirleriyle niyazlaşarak, razılıklarını bildirirler. Herhangi bir problem varsa ortaya atılır ve problem hâl edilir.
Ayağa kalkılır ve dara “kıyama” durulur:
(Edep-erkan oturulur ve cemaatla birlikte salâvat getirilir.)
FAHR-İ KÂİNAT, ÂLEMLERE RAHMET, VERELİM MUHAMMED MUSTAFÂ’YA VE EHL-İ BEYTİ’NE
SALÂVAT: “Allahümme salli alâ seyyidina Muhammed’İn ve alâ Âl-i Muhammed”
İHLAS SÛRESİ
Esirgeyen Bağışlayan Allah’ın adıyla
Söyle ki gündüz gece
Tanrı tek Tanrı yüce
O doğmaz,doğurmaz, kimse ona denk olmaz.
FATİHA SÛRESİ
Esirgeyen Bağışlayan Allah’ın adıyla
Hamd evrenler sahibi yüce Allah içindir.
Allah ki acıyandır, koruyandır, sevendir.
Günü gelince ancak
Odur hesap soracak.
Tek sana tapan, senden medet umanlarız biz.
Sapıtmışlar yoluna düşmekten koru bizi.
Doğru yoldan ayırma bizi. Aman Rabbi’miz.
Salâvat ve Selamlama:
Salât ve selam sana olsun Ya Muhammed Mustafa
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Aliyy’el Murtaza
Salât ve selam sana olsun Ya Hatice-i Kübra- Fatima-i Zehra.
Salât ve selam sana olsun Ya Hasan-ı Mücdeba.
Salât ve selam sana olsun Ya Hüseyin’i Deşti Kerbelâ
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Zeynel Aba
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Muhammed Bakır Bekâ
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Cafer-i Sadık Sefâ
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Musa-i Kazım-ı Cismi Pak.
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Ali Rıza Şah-ı Horasan
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Muhammed Taki
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Şah Aliyy’ün Naki
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Hasan Askeri Gazi
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Muhammed Mehdi Sahib-i Zaman
Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhül Aliyy’ül Azim.
(Evirip çeviren, kuvvet, kudret sahibi olan ancak Allah’dır.) “Hadis”
TEKBİR
Birlikte tekbir getirilir (3 kere tekrar edilir)
Allahü Ekber... Allahü Ekber... .
Lâ İlâhe İllallahü Vallahü Ekber. Allahü Ekber Velillah-il Hamd.
Allahü Ekber... Allahü Ekber...
Lâ İlâhe İllâllâhü Vallâhü Ekber. Allahü Ekber Velillah-il Hamd.
Allahü Ekber... Allahü Ekber ...
Lâ İlâhe İllâllâhü Vallâhü Ekber. Allahü Ekber Velillah-il Hamd.
Secde ve Duası:
Bism-i Şah Allah, Allah!..
Vakitleriniz hayır ola, hayırlarınız feth ola. Şerler def ola. Meydanlarınız pâk ola. Secdelerimizi ve niyazlarımızı yüce Allah kabul eyleye.
Hak Muhammed Ali gözcünüz, bekçiniz yardımcınız ola. On İki İmam efendilerimizin, On dört Masum-u Paklar’ın keşf-i kerametleri üzerimizde hazır ve nazır ola. İbadet ve niyazlarımız Hakk’ın dergah-ı izzetine yazılmış ola.
Cenab-ı Allah, cümlemizi her türlü kazalardan, belalardan saklayıp bekleye. Duası bizden, kabulü Allah’tan ola.
Gerçeğe Hû…..
TEVBE
Esirgeyen Bağışlayan Allah’ın Adıyla: “Ey iman edenler! Etkili öğüt veren bir tövbe İle Allah’a yönelin. Umulur ki Rabbiniz, çirkinliklerinizi ve günahlarınızı örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere yerleştirir.
O gün Allah, peygamberi ve onunla birlikte inananları utandırmayacaktır. Onların ışığı önlerinden ve sağ yanlarından koşup gelir. Şöyle derler; “Ey Rabbimiz! Işığımızı tamamla ve bizi bağışla! Sen her şeye kadirsin, her şeye gücün yeter.”
Eksikliklerimize tövbeler olsun; Tövbe Günahlarımıza Estağfurullah, Estağfurullah, Estağfurullah..
Allahümme Yarabbi! Benlikten, yaramazlıktan, kibri hasetten, gönlümüzle, gözümüzle, kalbimizle, dilimizle, cemi azalarımızla yapmış olduğumuz günahların cümlesine tövbe ediyoruz, tövbe günahlarımıza Estağfurullah, Estağfurullah, Estağfurullah..
Tövbe ettik, pişman olduk, döndük senin ululuğuna, yüceliğine, rahmetine ve birliğine sığındık. Her türlü kazayı, belayı, acıyı, afeti, tufanı, gamı, kasveti def etmeye, günahları affetmeye kadirsin. Affeyle ey Yüce Allah’ım!.
Merhametinin sonsuzluğuna sığınarak, kul beşerdir hata işler, sultan olan da bağışlar niyetiyle, özümüzü dara çekip, tövbe edip sana yalvarıyoruz, tövbe günahlarımıza Estağfurullah, Estağfurullah,
Estağfurullah.. Ey Yüce Allah’ım! Vebâllerimizi Muhammed-Ali dergâhında, Sırrı Kerbela Hakk’ı için bağışla.
Bism-i Şah Allah, Allah!..
Gece gündüz hata etmektir işimiz
Tövbe günahlarımıza estağfurullah
Muhammed Ali’ye bağlıdır başımız
Tövbe günahlarımıza estağfurullah
Hasan Hüseyin nur içinde nur ise
İmam Zeynel sır içinde sır ise
Özümüzde benlik kibir var ise
Tövbe günahlarımıza estağfurullah
Muhammed Bakır’ın izinden çıkma
Yükün Cafer’den tut gayriye bakma
Hatıra değip de gönüller yıkma
Tövbe günahlarımıza estağfurullah
Benin sevdiceğim Musa’yı Kâzım
İmam-ı Rıza’ya bağlıdır özüm
Eksiklik noksanlık hep kusur bizim
Tövbe günahlarımıza estağfurullah
Muhammed Taki ile varalım şaha
Ali Naki emeklerimizi etmeye zâya
Ettiğimiz kem işlere kötü bedhuya
Tövbe günahlarımıza estağfurullah
Hasan Askeri’nin gülleri bite
Mehdi gönlümüzün gamını ata
Ettiğimiz yalan gova gıybete
Tövbe günahlarımıza estağfurullah
Şah Hatayi’m eder Bağdat- Basra
Kaldık böyle zamana böyle asıra
Ya Ali kerem kânisin kalma kusura
Tövbe günahlarımıza estağfurullah
Secde
Bismi şah Allah, Allah! İlâhi Yarabbi! Seni andık, sana inandık, senin huzurunda secdeye vardık. Elimiz erde, yüzümüz yerde, özümüz darda, alnımız secdede, evliyalarını ve enbiyalarını vesile kılarak sana yalvarıyoruz. Şu anda Allah, Allah diyen dilleri, senin aşkınla coşan gönülleri, Ehlibeyt sevgisinden ve muhabbetinden mahrum koyma Yarabbi!
İki cihan serveri Muhammed Mustafa ve O’nun temiz Ehlibeyti’ni vesile kılarak tövbe edip bağışlanmayı diledik, bağışla bizi Yarabbi!...
Dualarımız, niyazlarımız, secdelerimiz, tüm ibadet ve taatlarımız senin içindir kabul eyle Yarabbi!...Gerçeğe Hû...
NÂDİ ALİ (Hadis)
Lâ havle velâ kuvvete illa billahil Ali’yyil Azim
(Evirip çeviren, kuvvet, kudret sahibi olan ancak Allah’tır)
Secde
Bism-i Şah Allah, Allah!..
İlâhi Yarrabi! Sevgileri ve yücelikleri üzerimize vacip olan Muhammed ve Ali hürmetine cümle insanlığa yardım eyle…
İlâhi Yarabbi! Bu okunan Nâd-i Ali duasının azameti, fazileti, mucizatı, kerameti, hikmeti ve hürmeti hakkı için; şu anda başını secdeye koymuş ve teslim olmuş canların, dualarını kabul eyle.
Bizlerin de gönüllerimizi ve düşüncelerimizi nurlandırıp, aydınlatarak ilahi nurundan feyz almamızı nasip eyle.
Zor ve sıkıntılı anlarımızda, o olağanüstü hallerin sahibi ve Hakk’ın kudret sırrı, İmam Ali’nin Velayeti hakkı hürmeti için bayramlarımızı mübarek eyle Yarabbi.
Gerçeğe Hû…
Düvaz-imam
Muhammed Mustafa Ey Şahı Merdan!
Ali’yyel Murtaza sana sığındım.
Hatice, Fatıma, Hasan Mücteba
Hüseyin’i Kerbela sana sığındım.
İmam Zeynel ile Muhammed Bakır
Cennet bahçesinde bülbüller şakır
Cafer’i Sadık’a erdik çok şükür
Kâzım, Musa, Rıza sana sığındım.
Muhammed Taki’ye ver bir salâvat
Ali’yyel Naki’den umarız imdat
Hasan El Askeri elaman mürüvvet
Mehdi Sahip Liva sana sığındım.
On Dört Masumu Pâk güruh-u naci
On Yedi Kemerbest derdim ilacı
Pirim Hacı Bektaş serimin tacı
Hünkâr’ı Evliya sana sığındım.
Virdi Derviş senin kulun kurbanın
Yarın Arasatda Ulu divanın
Senin mücrimlere çoktur ihsanın
Pirim Şüca Baba sana sığındım.
Secde
Bism-i Şah Allah, Allah!..
Ey İlahi! Ey Rahman ve Rahim!
Ey evvellerin evveli, âhirlerin âhiri!
İlahi Ya Rabbi! İlah sensin, mabut sensin, Aliyy sensin.
Cömertlerin cömerdi, yücelerin yücesi, azimsin, kerimsin.
Senden başka tapılacak mabut yoktur. Bin-bir ismin yüzü suyu hürmeti hakkı için Yardımlarını bizlerden esirgeme Yarabbi!
Bedbahtlıklara yol açan hatalarımızı iyiliğe çevir, Yarabbi!
Bereket ve nimetlerinle bizleri ödüllendir, Yarabbi!
Dualarımız ve ibadetlerimizi tüm insanlığın huzuru, mutluluğu ve esenliği için vesile kıldık, kabul eyle Yarabbi!
Cümle alemi bizlerle cem eylemeyi nasip eyle Yarabbi!
Duası bizden kabulü Allah’tan ola.
Gerçeğe Hû…
TEVHİD
Medet Ey Allah’ım medet
Gel dertlere derman eyle
Yetiş Ya Ali Muhammed
Gel dertlere derman eyle.
Allah Allah, Allah Allah!
Allah Allah, Allah Allah!
Hasan, Hüseyin aşkına
Yardım ederler düşküne
İmam Zeynel’in aşkına
Gel dertlere derman eyle.
Allah Allah, Allah, Allah!
Allah Allah, Allah, Allah!
İmam Bakır’ın katına
Cafer’in ilmi zatına
Musa, Rıza hürmetine
Gel dertlere derman eyle.
Allah Allah, Allah Allah!
Allah Allah, Allah Allah!
Şah Taki’nin hem Naki’nin
İmam Hasan-ül Askeri’nin
Yarlıgamak senin şanın
Gel dertlere derman eyle.
Allah Allah, Allah Allah!
Allah Allah, Allah Allah!
Gelip Hak’tan dilek dile
Mehdi sahip zaman gele
Dedemoğlu secde kıla
Gel dertlere derman eyle.
Allah Allah, Allah Allah!
Allah Allah, Allah Allah!
Secde
Bism-i Şah Allah, Allah!..
Ey İlahi! Eli erde, yüzü yerde, Hakkın huzurunda, secdeye eğilmiş canların istek ve dualarını dergah-ı izzetinde kabul eyle. Bizleri Ehlibeytin katarından, didarından ayırma. Dertlerimize derman, hastalarımıza şifa, gönüllerimize iman, nefsimize sabır ihsan eyle. Yerden bereketini, gökten hayırlı rahmetini kesme, ailemize dirlik, düzen, sağlık nasip eyle. Kazançlarımıza bereket ihsan eyle. Borçlarımıza ödeme kolaylığı ve çocuklarımıza ilim yapmayı, iş üretmeyi nasip eyle Ya Rab!
Gerçeğe Hû…
TEVHİD
Şu âleme nur doğdu / Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed doğduğu gece / Lâ İlâhe İllâllah
Yeşil kandilden nur indi / Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed doğduğu gece / Lâ İlâhe İllâllah
Hakk lâ ilâhe illâllah
İllâllah şah illâllah
Lâ ilâhe illâllah
Muhammed Resulallah
Sen Ali’msin güzel Şah
Şahım eyvallah, eyvallah. (Nakarat)
Huri kızların hepisi / Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed dinin tapusu / Lâ İlâhe İllâllah
Açıldı cennet kapısı / Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed doğduğu gece / Lâ İlâhe İllâllah
Nakarat
Muhammed anadan düştü / Lâ İlâhe İllâllah
Kafirlerin aklı şaştı / Lâ İlâhe İllâllah
Bin bir putlar yere geçti / Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed doğduğu gece / Lâ İlâhe İllâllah
Nakarat
Huri kızları geldiler / Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed dinin sordular / Lâ İlâhe İllâllah
Nurdan kundağa sardılar / Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed doğduğu gece / Lâ İlâhe İllâllah
Nakarat
Muhammed kalktı oturdu / Lâ İlâhe İllâllah
Alemi nura batırdı / Lâ İlâhe İllâllah
Yer gök Salâvat getirdi / Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed doğduğu gece / Lâ İlâhe İllâllah
Nakarat
Şah Hatayi’m ey kardaşlar / Lâ İlâhe İllâllah
Güzel olur hep bu işler / Lâ İlâhe İllâllah
Secdeye indi hep başlar / Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed doğduğu gece / Lâ İlâhe İllâllah
Secde
İlahi Yarabbi! Varlığın, birliğin, Kadirliğin, Kadimliğin, Lütfun ve Keremin hürmeti hakkı için secdeye başını koymuş varlığını varlığında yok etmiş canların, dildeki dileklerine, gönüldeki muratlarına vasıl eyle.
İlahi Yarabbi! Peygamberlerin evveli, Adem (A.S) ve keremler sahibi Hz. Muhammed Mustafa arasında geçen cümle peygamberlerin, nebilerin, Velilerin, Şehidi Şühedaların yüzü suyu hürmetine dualarımız kabul eyle.
Gerçeğe Hû…
MÜNÂCAT DUASI – (EL AÇARAK)
Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla. Ey yüce Allah’ım! Ellerimizi açtık, boynumuz büktük sana yalvarıyoruz. Dualarımızı dergah-ı izzetinde kabul eyle. Sana açılan ellerimizi boş çevirme.
Ey yüce Allah’ım! Sana hamd olsun ki, bizleri sana kul, Habibin Muhammed Mustafa’ya ümmet, Veli ve vasi olan Aliyyül Mürteza’ya talip ve soyuna taraf kıldın Yarabbi.
Hatice-i Kübra ve Cennet Seyyidesi Fatıma-i Zehra’nın hürmeti hakkı için, rahmetini bizlerden esirgeme Yarabbi.
Rahman ve Rahim olan adın yüzü suyu hürmetine, İmam Hasan ve Şehitler Şahı İmam Hüseyin’in sevgisi ile gönüllerimizi nurlandır Yarabbi.
Yerin, göğün sahibi olan ey yüce Allah’ım.
Yakınlarım deyip, salâtı ve sevmeyi bizlere farz kıldığın Ehlibeyt ve On İki İmamların yüzü suyu hürmetine, yardımlarını bizlerden esirgeme Yarabbi.
Ey yüce Rabbim! Esma-i Hüsna’nın yüzü suyu hürmetine sana sığınanları her türlü kazalardan, kederlerden, görünür görünmez afetlerden ve felaketlerden emin eyle Yarabbi.
Ey Yüce Rabbim! Merhametinin sonsuzluğuna sığınarak “kul beşerdir hata işler, Sultan olan da bağışlar” niyetiyle özümüzü dara çekip, tövbe edip sana yalvarıyoruz. Dualarımızı kabul, günahlarımızı affeyle Yarabbi,
Ey Yüce Rabbim!
Sen evvelsin, âhirsin, zâhir ve bâtınsın, dua edenin duasını kabul edensin. Alemlere rahmet olarak yarattığın Muhammed Mustafa’nın masum ve pak olduğuna şahadet ettiğin Ehlibeyt’in yüzü suyu hürmeti hakkı için yurdumuzu, ulusumuzu, varlığımızı, birliğimizi, dirliğimizi sonsuz eyle. Kahraman ordularımızın sözünü üstün, kılıcını keskin eyle. Ülkemizin Ulusal Kurtuluş Savaşının büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına ve tüm şehitlerimize rahmetini esirgeme Yarabbi.
Aramızda olmayıp da gönülleri ile aramızda olanların da dualarını ve niyetlerini kabul eyle. Yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım dileriz. Sıratel müstakim yoluna ilet bizleri Yarabbi.
Maddi ve Manevi hak yolundaki emeklerimizin kabul edileceğini müjdeleyen âyetin gösterdiği yolda gitmemiz için şefaatınıza sığınırız Ya Muhammed, Ya Ali!
Şu anda Cem evlerinde el açıp sana yalvarıyoruz. Tüm canların mübarek bayramlarını mutluluk ve esenlik içinde kutlamasını nasip eyle Yarabbi.
Bu bayramın tüm insanlık alemine, ülkemize ve ulusumuza, birlik, sağlık, huzur ve mutluluk getirmesini nasip eyle.
Ülkemizin selameti için, dualarımızın kabulü için, geçmişlerimizin ruhları için, Allah rızası için el Fatiha…
KURBAN
Kurban; Allah’ın rızasını ve yakınlığını kazanmak için, kendisine özgü bazı şartları ve merasimi yerine getirerek kesilen hayvandır.
Arapça kökenli bir kelimedir. “Kurb” sözcüğünden gelmedir. Türkçe anlamı, yakınlıktır. Allah’ın yakınlığını kazanmaktır. Allah’a manevi anlamda yaklaşmaktır.
Kurbanı, öncelikle Allah’ın sevgisini kazanmak, gazabından emin olmak, beka âleminde şefaatine nail olmak, ayrıca dileklerimizin kabulü ve Allah’a manevi anlamda yakınlaşmak için kesilir.
En büyük amaç da yoksulları doyurmak için bir insanlık görevi anlayışıyla kurban keser ve paylaşırız.
Özetlersek;
· Allah’ın yakınlığını, sevgisini kazanmak için,
· Allah’a sığınarak felaketten, kazadan, beladan kurtulmak için,
· Meşru bir dileğimizin kabulü ve ilahi bir yardımı sağlamak için,
· Sevincimizden ötürü Allah’a şükretmek için,
· Elimizde olmayarak yaptığımız bir yanlışın affı için,
· Sosyal bir yardım için
kurban keseriz?
Diğer bir anlamı da kurbanla birlikte kötü duygularımızdan arınmak gereklidir. Kötü alışkanlıklardan, kötü niyetlerden arınmaktır kurban. Kısaca elinden, belinden, dilinden gelecek kötülüklere son vermektir kurban.
Cenab-ı Allah, kitabında; “Sizin kestiğiniz kurbanların ne eti, ne de kanı Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan sadece sizin takvanızdır” diye buyuruyor.
Burada sosyal bir dayanışma ön plana çıkıyor. Yoksulu doyurmak, onunla paylaşmaktır ki, önemli olan da budur.
KURBANLIK HAYVANLAR
Deve, sığır, koyun, keçi gibi geviş getiren hayvanlar kurban kesilir. Deve beş yaşını, sığır iki yaşını, koyun ve keçi de bir yaşını doldurmuş olmalıdır. Ekonomik gücü yetmiyorsa horoz kesebilir mi? Kesebilir. Alevi geleneğinde yüz yıllardır kesilmektedir.
Yavrusu olan gebe hayvanlar kesinlikle kurban kesilmemelidir. Erkek hayvan tercih edilmelidir. Çünkü; hayvan neslinin çoğalmasına katkı sunmuş olursunuz.
Kesilecek kurbanlarda aranılan vasıflar:
· Kesilen kurban sağlıklı olmalı ve vücutta özür olmamalı.
· Kurban kesilmeden önce niyet edilmelidir.
· Kurbanın sağ ayağı kulak hizasına kadar kaldırılarak dara durulmalıdır.
· Dede kurbana tekbir ve dua vermelidir.
· Kurban tuz ve su verilerek, işin ehli olan bilen kişilerce zahmetsizce kesilmelidir. Hatta çağdaş ülkelerdeki gibi hayvanları bayıltarak kesilmesi daha uygundur, çünkü hayvan zahmet çekmemektedir.
KURBAN TEKBİRİ
Kurban, cem bittikten sonra şu dualar verilerek kesilmelidir.
İnni vecchettü vechiye lillezi fataras semavatı vel-arda, hanifen ve mâ ene minel-müşrikin.
Mealen: “Ben bir hanif olarak yüzümü, gökleri ve yerleri Yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim, ben.”
“Nasrün min Allahi ve fethün karibün beşşiril mü’miniyne” Ya Muhammed, Ya Ali…” Lâ Feta illâ Ali Lâ seyfe illâ Zülfikar
Türkçesi: “Maddi ve manevi Hakk yolunda ki emeklerimizin kabul edileceğini müjdeleyen ayetin gösterdiği yolda gitmemiz için sizin himmetinize sığınırız Ya Muhammed, Ya Ali…”
Bismillahi Allah-u Ekber.
Tekbir Allah-u tekbir Allah-u Ekber.
Tekbir Allah-u tekbir Allah-u Ekber.
Fermanı Celil
Kurbanı Halil
Delili Cebrail.
Teslimi İsmail, Tekbira:
Allahü Ekber... Allahü Ekber... .
Lâ İlâhe İllallahü Vallahü Ekber. Allahü Ekber Velillah-il Hamd.
“Nasrün min Allahi ve fethün karibün beşşiril mü’miniyne” Ya Muhammed, Ya Ali…” Lâ Feta illâ Ali Lâ seyfe illâ Zülfikar
Türkçesi: “Maddi ve manevi Hakk yolunda ki emeklerimizin kabul edileceğini müjdeleyen ayetin gösterdiği yolda gitmemiz için sizin himmetinize sığınırız Ya Muhammed, Ya Ali…”
Kurbanlarınız kabul, muratlar hasıl ola.
Dergah-ı izzetine yazılmış ola.
Dildeki dileklerinize, gönüldeki muratlarınıza vasıl ola.
Kurbanlarınız kazaya kalkan, belaya bekçi ola.
Duası bizden, kabulü de Allah’tan ola.
Gerçeğe Hû…..
CENAZE HİZMETLERİ ERKÂNI
CENAZE ERKÂNI
Cenaze namazı farz-ı kifayedir. Yani, Müslümanların bir kısmının bu vazifeyi yapmaları halinde, diğer Müslümanların üzerinden bu farz kalkmaktadır.
Ölmek üzere olan bir hastanın yanında bulunanlar hastaya sabırlar dileyerek Allah’a sığınmasını, Allah’tan kendisi hakkında hayırlar dilemesini ve tevbe etmesini telkin ederler. (Hastayı incitmeden, gücendirmeden)
Yanında, hastanın duyacağı kadar sesli olarak Kur’an okunur. tövbe istiğfar edilir. Kelime-i şahadet getirilir. Tevhit ve salâvat-ı şerife okunur. (Hastaya sen de oku denilmez, isterse, hasta kendisi okur.)
Hastanın başında Kur’an okuyan kimse, hastanın duyamayacağı şekilde Yavaş sesle “Ya Rabbel Alemiyn! Bu okuduğum Kur’an hürmetine bu hastaya hayırla, şifalar ihsan eyle. Eğer ömrü tamam olmuşsa, sana dönüşünü kolaylaştır. Ehlibeyt’in aşkı hürmetine kusurlarını af eyle Yarrabi” diye dua eder.
Ölüm olayının gerçekleşmesi anında hastanın başında feryat edip bağırıp çağırarak ağlanmaz. Sakin ve telaşsız bir şekilde hasta yakınlarına sabır dilenip, metanet telkin edilerek merhum için gereken hizmetler yapılır.
Ölüm anından itibaren yapılacak hizmetler şunlardır:
Defin öncesi hizmetler
Çene bağlama, göz kapatma, ayak başparmaklarının bağlanması:
· Nabız kontrol edilir. Öldüğünden emin olunur.
· Eğer yan üzere yatıyorsa sırt üstü yatırılır. Elleri yanlarına uzatılır. (İstenir ve uygun görülürse iç çamaşırları hariç elbisesi soyundurulur)
· Bir eşarp vb. ile çenesi bağlanır.(Çene altından sarılan eşarp, tepesinden bağlanır. Böylece ağzın açık kalması önlenmiş olur.)
· Elle hafifçe aşağı doğru sığınarak göz kapakları kapatılır.
· Ayakları yan yana getirilir, ufak bir bez parçası ile ayak baş parmaklar birbirine bağlanır.
Rahat döşeğine alma
Cenaze bekleyecekse bir MORG ‘a kaldırılır. Morg olmayan yerlerde ise bulunduğu mekandan soğuk bir yere, zemine yatırılır veya soğuk bir odaya alınır. (Elbiseleri çıkarılmadı ise burada çıkarılabilir)
Evde veya köyde ise toprak zemin veya beton ıslatılarak serinletilir. Zemin üzerine bir çarşaf vb. serilir ve cenaze onun üzerine konur. Daha sonra mevtanın üzerine yine ince bir örtü örtülür.
Sıcak mevsimlerde ise plastik torbalara buz konur ve buz torbaları mevtanın midesi ve karnı üzerine, örtünün altına konarak mevtanın soğuk kalması sağlanır.
(Diğer ayrıntılar uygulamalı verileceğinden
Yazılmamıştır.)
CENAZE NAMAZI
Razılık: Yüce Allah buyurur ki: “Ey can! Razı etmiş ve edilmiş olarak dön Rabbine.”
Sizler de aramızdan ayrılarak Hakk’a yürüyen bu canımıza razılık vereceksiniz.
(Razılık alınır)
Ey Cemaat! Aramızdan ayrılıp Hakk’a yürüyen bu canımıza dünya ve ahiret (Uhrevi ve dünyevi) haklarınızı helal ediyor musunuz?
(3 kez sorulur) Cemaat:
Helal olsun! derler.
Hakk - Muhammed - Ali şahadetlerinizi kabul eylesin!
Dede duaya başlar, Cemaat da “Allah Allah” der:
Bismillahirrahmanirrahim.
Elhamdülillâhillezi kalefi kitabihielkerim.
Küllü nefsin zaikatül mevt sümme ileynâ tûrcaun.
Esselatü vesselamü ala seyyidina Muhammedin ellezi kale fi şanihi inneke meyyitüne ve innehüm meyyitüne musıybetün ve ala alihi vesahbihil ecmain
Ellezine iza esabethüm musıybetün kalu innâ lillahi ve innâ ileyhi raciun.
Türkçesi: “Her can, ölümü tadacaktır; sonra bize döndürüleceksiniz.”
Kâinatın yaratıcısı ve sahibi olan, ruhların alıcısı ve rahmeti sonsuz olan yüce Allah!
Sana dönen bu canımızın kusurlarını affeyle.
Suçlarını bağışla ve hatalarını iyiliğe çevir.
Kabrini pür- nur eyle.
Cennetinle, cemalinle sevindir. Makamını cennet konaklarından eyle.
Alemlerin rahmeti Muhammed Mustafa ve Ehlibeytinin şefaatlerine mazhar eyle.
Kevserin sakisi olan Şah-ı Velâyet Ali’yyel Murtaza’nın elinden susuzluğunu gider. İmam Hasan ve şehitler şahı İmam Hüseyin’in sevgisine mazhar eyle.
Pirimiz Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli’nin himmetlerine nail eyle.
Hz. Piri kendisinden hoşnut eyle.
Ruhani huzurlarında bulunduğumuz gerçek erenlerin, Hakk velilerinin yüce şefaatleri ile ruhunu şad eyle.
Bizler dahi bu Hakk’a yürüyen can kardeşimizin hali ile hallendiğimizde sonnefesimizde “Lâ ilâhe illâllah, Muhammed’in Resulullah, Ali’yyül veliyullah” diyerek son nefesimizi tamamlamayı nasip eyle. Merhumun geride kalan ev halkına, Yakınlarına, sevenlerine ve gönül dostlarına sabır, sağlık ihsan eyle.
Cümlemizi Güruh-u Naci den, katar-ı Ehlibeytten ayırma Yarab!
Ülkemizin selameti için, dualarımızın kabulü için, özellikle Hakk’a yollayacağımız bu meftanın ruhu için ve Allah rızası için El-Fatiha…
Fatiha okunur ve cenaze namazına başlanır.
CENAZE NAMAZI
Önce cenaze namazına niyet edilir. “NİYET”
Dede cenazenin göğsü hizasında durur ve şöyle der;
ÇAĞRI: ER KİŞİ (veya kadınsa) HATUN KİŞİ NİYETİNE;
Allah rızası için salâta
Hz. Muhammed ve Ehlibeyt için salâvata
Meyyit için duaya
Uyun On İki İmama
Namaza başlanır - (4 TEKBİR)
ALLAH’Ü EKBER. (Eller kaldırılır) Birinci Tekbir
“Sübhaneke allahümme ve bi-hamdike ve tebarekesmüke ve teala ceddüke (ve celle senaüke) ve la ilahe gayruk.”
Türkçesi: Allahım! Seni tesbih ve sana hamd ederim. İsmin kutlu şanın yücedir. Senden başka Tanrı yoktur.
ALLAH’Ü EKBER. (Eller kaldırılmaz) İkinci Tekbir
a) “Allahümme salli âlâ Muhammed’in ve âlâ âli Muhammed. kemasalleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahime inneke hamidun mecid.”
Türkçesi: Allah’ım! İbrahim’e ve İbrahim evladına rahmet ettiğin gibi Muhammed’e ve Muhammed evladına da rahmet et. Şüphesiz sen övülmüşsün, yücesin.
b) “Allahümme barik âlâ Muhammedin ve âlâ âli Muhammed. Kema barekte âlâ İbrahime ve âlâ âli İbrahime inneke hamidun mecid.”
Türkçesi: “Allah’ım! İbrahim’e ve İbrahim evladına bereket verdiğin gibi Muhammed’e ve Muhammed evladına da bereket ver. Şüphesiz sen övülmüşsün, yücesin.”
ALLAH’Ü EKBER. (Eller kaldırılmaz) Üçüncü Tekbir
a) Allahümmağfir lihayyina ve meyyitina ve şahidina ve gaibina ve zekerina ve ünsana ve sagirina ve kebirina.allahümme men ahyeytehü minna feahyihi alelislam ve men teveffeytehu minna feteveffehu alel’iman ve husse hazel meyyite birrevhi verrahati vel mağrifeti verrıdvan allahümme inkane muhsinen fezid fi ihsanihi ve inneke müsien fetecavez anhü ve lakkıhil’emne vel büşra vel’keramete vezzül’fa birahmetike Ya erhamerrahimin”
Türkçe’si :
“Allah’ım! Bizim dirimizi, ölümüzü, burada bulunanımızı, bulunmayanımızı, küçüğümüzü, büyüğümüzü; küçük günahımızı, büyük günahımızı bağışla.
Allah’ım! İçimizden yaşattıklarını İslam üzere yaşat! Hakk’a yürüyen bu canımızı da iman üzere senin katına gelmeyi nasip eyle. Bu kulunu cennet kokusu ile, esirgemek ile, kendisinden hoşnut olmak ile yarlığa.
Allah’ım! Bu kulun iyilik işlemiş ise ona ödülünü artır, kötülük işlemiş ise onu bağışla. Ona, esirgemekle güvenliği, müjdeyi yüksek mertebeyi ihsan eyle. Ey esirgeyenlerin esirgeyicisi olan Allah!”
b) “BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM”.
Elhamdü lillahi rabbil âlemin. Errahmanir rahim. Maliki yevmid din, İyyake na’büdü ve iyyake nesta’ıyn. İhdinas sıratâl müstakıym. Siratââllezine en’amte aleyhim. Gayril mağdubi aleyhim ve leddââlin.
Türkçesi:
Esirgeyen Bağışlayan Allah’ın adıyla.
Hamd evrenler sahibi yüce Allah içindir.
Allah ki acıyandır, koruyandır, sevendir.
Günü gelince ancak,
O’dur hesap soracak.
Tek sana tapan, senden medet umanlarız biz.
Sapıtmışların yoluna düşmekten koru bizi.
Doğru yoldan ayırma bizi. Aman Rabbimiz!
ALLAH’Ü E KBER. (Eller kaldırılmaz) Dördüncü Tekbir
Önce sağa “esselamü aleyküm ve rahmetullah”
Sonra sağa “esselamü aleyküm ve rahmetullah”
Ve “EL FATİHA” denir ve cenaze namazı biter.
(Cenaze yolda giderken ve mezara indirilirken )
“BİSMİLLAHİ VE BİLLAHİ VE ALA MİLLETİ RESULİLLAH”
CENAZE’NİN TOPRAĞA VERİLME ANINDA OKUNACAK DUALAR
Cenaze kabre yaklaştırılır. Yakınlarından iki kişi kabre iner. Cenazeyi alır ve kabrin sağ kıble tarafına yatırılır. Ellerin yanlarda olup olmadığı kontrol edilir. Baş ve ayak tarafındaki bağlar çözülür. Sol omuzu altına bir miktar yumuşak toprak koyarak hafifçe sağ tarafına kıbleye yönlendirilir ve yüzü kıbleye hafifçe çevrilir. Sonra, tuğla, kerpiç veya mertekle (tahta vs) üstü örtülür ve toprak atılmaya başlanır. Toprak atılmasıyla beraber, toprakla örtme işlemi bitinceye kadar, dede veya hoca Kur’an okumaya başlarlar.
Bism-i Şah Allah, Allah!..
Kulyuhyihelllezi en şeehâ evvele merreh, ve hüve bi külli halkın alim. Ellezi ceale leküm mineş şeceril ahdari nâren fe izâ entüm minhü tukıdun. Eveleysellezi halakas semâvâti vel arda bi kadirin alâ en Yahluka mislehüm, belâ ve hüvel hallakul alim. İnnemâ emruhu izâ erade şey’en en yekule lehu kün fe yekün. Fe sübhanellezi biyedihi melekutü külli şey’in ve ileyhi türceun.
Esirgeyen bağışlayan Allah’ın adıyla;
Üzülme Ya Muhammed! Çabaları nafile..
Bir eski mezar görse bir münkir gelir dile
“Bu mu dirilecekmiş? Bir avuç kemik kaldı!”
Hey bir damla pıhtıdan yaratılan zavallı!
Seni öyle var eden, bunu diriltir elbet:
Yeşil ağaçtan kızıl ateş yaratan kuvvet…
Cümle yaratıkları, yeri-göğü var eden?
O, her şeyi yaratan, gören, bilen, bildiren;
Ol deyince olduran, öl deyince öldüren.
Onunla var oldunuz, onunla gerçeksiniz,
Ondan kopup geldiniz, O’ na döneceksiniz.
İhlas Suresi
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Kul hüvallahü ehad. Allahüssamed. Lem yelid ve lem yûled ve lem yekül lehü küfüven ehad.
Türkçe’si:
Esirgeyen bağışlaYan Allah’ın adıyla;
Söyle ki gündüz gece Tanrı tek Tanrı yüce.
O doğmaz, doğrulmaz, kimse ona denk olmaz.
Felak Suresi:
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Kul eüzü bi-rabbil-felak. Min şerrima halak. Vemin şerri -ğasikın iza vekab.Ve min şerrin-neffasati fil-ukad. Ve min şerri-hasidin iza hased.
Türkçe:
Esirgeyen bağışlayan Allah’ın adıyla;
Sabah aydınlığını yaratan Rabbe sığın
Umulmayan şerrinden nice yaratıkların
Şerrinden, kötülüğü gizleyen gecelerin;
Şerrinden, dişi sinsi ve kaypak nicelerin;
Şerrinden, kıskançlıkla Yanan hasetçilerin.
Nas Suresi:
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Kul eüzü bi-rabbin-nasi, melikin-nasi, ilahin-nas. Min şerril-vesvasil- hannas. Elleziy yüves-visü fiy sudûrin-nas. Minel cinneti vennas.
Türkçe’si:
Esirgeyen bağışlayan Allah’ın adıyla;
Tanrı yardımıyla canlar, iz’anlar
Açılıp da dalga dalga insanlar
Doğru yola akın eder görürsen;
Allah’ına şükret, tövbe et ki sen,
Tövbe için bu en uygun zamandır.
Allah günahları bağışlayandır.
Fatiha Suresi
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Elhamdü lillahi rabbil âlemin. Errahmanir rahim. Maliki yevmid din, İyyake na’büdü ve iyyake nesta’ıyn. İhdinas sıratâl müstakıym. Siratââllezine en’amte aleyhim. Gayril mağdubi aleyhim ve leddââlin.
Türkçe’si
Esirgeyen bağışlayan Allah’ın adıyla;
Hamd, evrenler sahibi yüce Allah içindir;
Allah ki acıyandır, koruyandır, sevendir;
Günü gelince; ancak
O‘dur, hesap soracak…
Tek sana tapan, senden medet umanlarız biz;
Sapıtmışlar yoluna düşmekten koru bizi,
Doğru yoldan ayırma bizi, aman Rabbimiz!
“Tanrı hakimdir, hikmet sahibidir”
DUA
Bismillahirrahmanirrahim.
Elhamdülillâhilleziy kaâle fi kitabihil keriym. Küllü nefsin zaikat’ül mevt ve sümme ileyhi tûrce’ün.
Kâinatın Yaratıcısı ve sahibi olan, ruhların alıcısı ve rahmeti sonsuz olan yüce Allah!
Sana varan bu canımızın kusurlarını affeyle.
Suçlarını bağışla ve hatalarını iyiliğe çevir.
Okuduğumuz Kur’an-ı Kerimin Hakk’ı hürmetine Kabrini pür- nur eyle.
Cennetinle, cemalınla sevindir. Makamını cennet konaklarından eyle.
Alemlerin rahmeti Muhammed Mustafa ve Ehlibeytinin şefaatlarına mazhar eyle.
Kevserin sakisi olan Şah-ı Velâyet Ali’yyel Murtaza’nın elinden susuzluğunu gider. İmam Hasan ve şehitler şahı İmam Hüseyin’in sevgisine mazhar eyle.
Pirimiz Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli’nin himmetlerine nail eyle.
Hz. Piri kendisinden hoşnut eyle.
Ruhani huzurlarında bulunduğumuz gerçek erenlerin, Hakk velilerinin yüce şefaatları ile ruhunu şad eyle.
Bizler dahi bu Hakk’a yürüyen can kardeşimizin hali ile hallendiğimizde son nefesimizde “Lâ ilâhe illâllah, Muhammedün Resulullah, Ali’yyün veliyullah” diyerek son nefesimizi tamamlamayı nasip eyle. Merhumun geride kalan ev halkına, Yakınlarına, sevenlerine ve gönül dostlarına sabır, sağlık ihsan eyle.
Cümlemizi Güruh-u Naci den, katar-ı Ehlibeytten ayırma Yarab!
Sübhane rabbike rabbil izzeti ammâ yasifune ve selamün âlel mürselin, vel-hamdülillahi rabbil alemin.
Tüm geçmişlerimizin ve özellikle Hakk’a yollayacağımız canımızın ruhu ve Allah rızasına el- fatiha.
Fatiha okunur……
TALKIN
Bismillah ve billah ve ala milleti Halilullah ve ala ümmeti Habibullah
Allahümme salli ala seyyidina Muhammed’in ve ala ali Muhammed.
Bismillahirrahmanirrahim
Velated’u ma’allahi ilahen ahar, la ilahe illa hû. Küllü şey’in halikün illa vecheh, lehülhükmü ve ileyhi türce’ûn. Külli men aleyha fan, ve yabkaa vechü rabbike zülcelali vel’ikram
Türkçe’si:
Esirgeyen bağışlayan Allah’ın adıyla;
Yemin olsun ki Allah’ın adı ile başlıyorum.
Ey İbrahim’in milleti ve ey Muhammed’in ümmeti.
Allah’ın selamı efendimiz Muhammed’in ve onun yüce soyunun üzerine olsun.
Esirgeyen Bağışlayan Allah’ın adı ile Allah’tan gayrı mabuda tapma, Ondan başka tapacak yoktur. Allah’ın cemalinden başka her şey helak olur. Hüküm ancak onundur. Siz Ona döneceksiniz. Yeryüzünde her şey fanidir. Azamet ve heybet, nimet ve ikram sahibi olan Allah’ın yüzü bakidir.
“BİSMİLLAHİ VE BİLLAHİ VE ALA MİLLETİ RESULİLLAH”
Ey....?...doğma .....?.... Dünya menzili fanidir, ahret menzili bakidir. Yüce Tanrı’nın hükmü yürüdü, dünya günlerinin sonunda, ahret günlerinin başındasın. Rabbin katında sana, Rabbini, Dinini, Peygamberini, Kitabını, Kıbleni, İmamını sorarlar. Yaşamında inandığın gibi, korkmadan serbestçe söyle ki Rabbim Allah’ tır. Dinim İslam’ dır. Peygamberim Hz. Muhammed’dir. Kitabım Kuran’ dır. Kıblem makamı İbrahim’dir. İmamım Hz. Ali’dir. Ehlibeyt’ in bendesiyim. Onlara inandım. Onlara ikrar verdim. Allah’ a hamd olsun. Onların soyuna salat ve selam olsun
HAKK’A YÜRÜYEN CAN’A
DARDAN İNDİRME ERKÂNI
Bu erkân, bir “âyin-i ruhani”dir. Hakk’a yürüyen bir canın, eş ve dostlarıyla, alış veriş yaptığı insanlarla helalleşmesinden ibarettir. Bu kimse sağlığında nasıl bu erkânı ifa edegelmiş ise, vefatından sonra da onun istirahat-ı ruhu için, varisleri tarafından “dardan indirme” erkânı açılır.
Meydan açılınca ölen canın yerine, onun veli veya vasileri, musahibi dâr-ı mansur’a dururlar. Amaç, kul hakkıyla can Hakk’a yürümüşse o hakkı ödemektir.
Şayet merhumun, şuna buna ödenmemiş borcu kalmışsa ve alacaklı çıkan olursa, varisler ödemeyi kabul ederler. Alacaklı zuhur etmezse, bütün âyini cem: “Öz gönül birliğiyle, biz suçlarından vazgeçtik, Allah da affetsin, Ruhu şad olsun, Hakk erenler yardımcısı olsun” derler ve bunu tasdik için de hep birden yere niyaz ederler.
Hakk, Muhammed, Ali yolunu süren ve zamanı gelince bu âlemden Hakk’a yürüyen kimselerin arkasından yapılan bir “razılık alma” erkânıdır.
Hakk’a yürüyen kimsenin ruhunu şad etmek için bir kurban kesilir. Bu erkân, genellikle Hakk’a yürüyen kimsenin kırkıncı günü yapılmaktadır, ancak herhangi bir zamanda da yapılmasında sakınca yoktur. Hizmetin görüleceği cem evine ölen kimsenin yakınları, eşi dostu bu âyin-i ceme davet edilirler.
Sıra razılığa gelince: “Bu erkânın bir dardan indirme erkânı” olduğunu ve Hakk’a yürüyen kimselerin yakınlarının huzura gelerek Hakk’a yürüyenin dârına durulacağını” açıklanır.
DAR ERKÂNI
Dede; “Eyvallah canlar! Yolumuz rıza yoludur, biz sizi sizden alıp Hakk’a teslim edeceğiz. Özünüzdeki Hakk’la dâr ve didar olacaksınız. Cenab-ı Allah Kuran’da: “Şu bir gerçek ki, müminler sadece kardeştirler. O hâlde kardeşleriniz arasında barışı sağlayın” der. Bir başka ayette de: “Ey huzura kavuşmuş benlik! Dön Rabbine, razı etmiş ve razı edilmiş olarak” buyurmuştur.
Biz de size soruyoruz: “Birbirinizden razı mısınız?” Aranızda dargın ve küskün olanlar, üzerinde kul hakkı bulunanlar varsa Hakk meydanına çıkınız ve özünüzü dâra çekiniz. Eğer yoksa “Allah eyvallah” deyiniz. Birbirinize haklarınızı helal ediyor musunuz?
Eğer ediyorsanız “edep erkân, sükutu lisan, mümine nişan” der.
Bunun üzerine, Hakk’a yürüyen canın musahibi ve ailesi kalkıp dar meydanında peymençeye geçerler ve şu tercümanı okurlar:
“Bism-i Şah Allah Allah!...
Yüzümüz yerde, özümüz dar’da, Hakk-Muhammed-Ali divanında erenlerin dar-ı Mansurunda canım kurban, tenim tercüman Hakk’a yürümüş canımızdan ağrınmış, incinmiş can kardeş var ise dile gelsin ve hakkını talep etsin. Haklının hakkını ödemek için dardayız Allah eyvallah pirim.
Dede dâr’da duran taliplere: “Eyvallah canlar, şu anda Hakk’a yürümüş olan merhum ……..’nın “Dâr-ı”na durmuş bulunuyorsunuz. Hakk’ın ve halkın huzurunda biz size soruyoruz: “Ey Hakk-Muhammed-Ali yolunun yolcuları!“ Bu cemden, dışarıdan veya sonradan birisi gelip, Hakk’a yürüyen bu yakınınızdan hak, hukuk talep ederse, hakkında da haklı ise helalleşmeye razı mısınız?” diye sorar.
Dâr’da duranlar: “Eyvallah pirim! Eğer döktüğü varsa dolduracağız, ağlattığı varsa güldüreceğiz, yıktığı varsa kaldıracağız. Eğer üzerinde kul hakkı varsa helalleşeceğiz, bu yakınımızı kul hakkıyla ulu divanda bırakmak istemiyoruz” derler. Cenab-ı Allah Kuran’da: “Ey huzura kavuşmuş benlik! Dön Rabbine, razı etmiş ve razı edilmiş olarak” buyuruyor. Biz de bu yakınımızı, razı etmiş ve razı edilmiş olarak, Hakk’ın huzuruna göndermek istiyoruz.” derler.
Dede: Cemaat’e hitaben: “Eyvallah Canlar! Bu canlar, Hakk’a yürüyen bu yakınlarının, “mahşer” davasını burada, bu meydanda vermek üzere şu anda meydanda özlerini “dâr”a çektiler, dâr-ı Mansur oldular: “döktüğü varsa dolduracağız, ağlattığı varsa güldüreceğiz, yıktığı varsa kaldıracağız” diyorlar.
Şu anda size soruyorum; Hakk’a yürüyen canımızdan razı mısınız? (üç defa sorar.)
Bütün talipler: “Eyvallah pirim! Bizim kendisinde bir hakkımız, hukukumuz yoktur, bilmeyerek bir hakkımız geçti ise, helâl olsun, helâl olsun, helâl olsun” diyerek üç defa tekrar ederler.
Dede, darda duranlara dönerek: “Ey Hakk’a dosdoğru giden yolun yolcuları! Bu meydan Hakk’ın tecelli meydanıdır, burada verdiğiniz söz, bir ikrardır, dilinizle söylediğinizi kalbinizle de tasdik ediyorsanız, seccadeye niyaz edin ve tekrar ayağa kalkın” der.
Dede : Ayakta duran canların üzerine şöyle bir gülbank okur.
Bism-i Şah Allah Allah!..
Fahri kainat verelim Muhammed Mustafa’ya ve Ehlibeytine salavat: “Allahümme Salli âla Seyyidina Muhammed ve âla Âl-i Muhammed, Ehli Beyt.”
Ey İlahi! Alemlerin rahmeti Muhammed Mustafa hakkı hürmeti için, Aliyy-el Murteza hürmeti hakkı için, Hatice-i Kübra, Fatıma-i Zehra hürmeti hakkı için, İmam Hasan ve İmam Hüseyin efendilerimizin hürmeti hakkı için, İmam Zeynel Abidin, İmam Muhammed Bakır, İmam Cefer-i Sadık hürmeti hakkı için, İmam Musa-i Kâzım, İmam Ali Rıza, İmam Muhammed Taki, İmam Aliy-yel Naki, İmam Hasan’ül Askeri ve İmam Muhammed Mehdi-i Sahibi zaman hürmeti hakkı için, gelmiş geçmiş evliyanın, enbiyanın hürmeti hakkı için, zamanın Kutb-ul Aktabı ve Hızır Nebi hürmeti hakkı için bu canları didarından, katarından, ayırma.
Ya Rabbi! Bu canların, aman dedikleri yerde yetiş, düştükleri yerden kaldır, namerde muhtaç eyleme. Hastalarına şifa, dertlerine deva, borçlarına ödeme kolaylığı nasip eyle. Onlara, gönül şenliği, sağlık, sefalık, dirlik, birlik nasip eyle. Korktuklarından emin, umduklarına nail eyle. İki cihanda Muhammed Mustafa’nın ve onun temiz Ehl-i Beyti’nin sancağı altından ayırma.
Ey ilahi! Bu canların yapmış oldukları bu hizmetlerini, dergâhında kabul eyle, bu canların dilde dileklerini, gönüldeki muratlarını ver, rahmet ve merhametini üzerlerinden eksik eyleme, Ayrıca Hakk’a yürüyen merhumun mekanını cennet eyle, bu erkânda yapılan hizmetlerin hürmeti hakkı için onu bağışla Ya Rabbi!..
Ya İlâhi! Yaptığımız ibadet ve taatların kabulü için, bu âlemden gelmiş, geçmiş yakınlarımızın ruhları için, özellikle bugün hizmetini gördüğümüz merhumun ruhu için, Allah rızası için El-Fatiha...
( Not: Çok kısa bir cem yapılır. Çerağ yakılır, gerekli hizmetler yerine getiril dikten sonra bir düvazimam, iki tevhid Yapılması yeterlidir.)
Birinci Düvazimam
Muhammed Mustafa Ey Şahı Merdan!
Ali’yyel Murtaza sana sığındım.
Hatice Fatıma, Hasan Mücteba
Hüseyin’i Kerbela sana sığındım.
İmam Zeynel İle Muhammed Bakır
Cennet bahçesinde bülbüller şakır
Cafer’i Sadık’a erdik çok şükür
Kazım, Musa, Rıza sana sığındım.
Muhammed Taki’ye Ver Bir Salâvat
Ali’yyel Naki’den umarız imdat
Hasan Al Asker’i elaman mürüvvet
Mehdi Sahip Liva sana sığındım.
On Dört Masumu Pak Güruhu Naci
On Yedi Kemerbest derdim ilacı
Pirim Hacı Bektaş serimin tacı
Hünkar’ı evliya sana sığındım.
Virdi Derviş senin kulun kurbanın
Yarın Arasatta Ulu Divanın
Senin Mücrimlere çoktur ihsanın
Pirim Süca Baba sana sığındım.
İkinci Düvaz imam
Medet Allah medet, medet ya Ali
Bizi dergahından mahrum eyleme
Pirim Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli
Bizi dergâhından mahrum eyleme.
Ademi Safiyullah atam hakkı için
Muhammed Mustafa Hatem hakkı için
Eyyüb’e Verdiğin sitem hakkı için
Bizi dergahından mahrum eyleme.
Hasan’ın aşkına çekelim zarı
Şah Hüseyin dinimizin serveri
Âlemin nurusun Cenab-ı bari
Bizi dergahından mahrum eyleme.
Zeynel’in canına kıldılar ceza
Muhammed Bakır’dır sırrı Murtaza
İmam Cafer Kazım, Musa-i Rıza
Bizi dergâhından mahrum eyleme.
Derviş Muhammed’im Ey Gani Kadir!
Taki, Naki, Asker Rehnumanımdır,
Muhammed Mehdiye niYazım budur
Bizi dergâhından mahrum eyleme.
Secde (tüm cemaat secdededir) Dede gülbankını verir:
Bismişah Allah Allah!
Vakitler hayr ola. Hayırlar feth ola. Şerler def ola. Müminler şad ola.
Hakk - Muhammet - Ali gözcümüz, yardımcımız, bekçimiz ola.
On iki İmamlar, On Dört Masumu Paklar, On Yedi Kemerbest efendilerimiz katarından, didarından ayırmaya.
Üçlerin, Beşlerin, yedilerin, Kırkların ve Rica-ül Gayp Erenlerinin, Kutb-ül Aktab Efendilerimizin hayır himmetleri üzerimizde hazır ve nazır ola.
Yüce Allah dertlerimize derman, hastalarımıza şifa ihsan eyleye. Bizleri dermansız dertlerden, görünür, görünmez afetlerden saklayıp koruya.
Geçmişlerimize râhmet eyleye.
Yüce Allah yurdumuzu, ulusumuzu, varlığımızı, birliğimizi, dirliğimizi sonsuz eyleye. Ordumuzun kılıcını üstün, sözünü keskin eyleye.
Dualarımızı dergah-ı izzetinde kabul eyleye.
Duası bizden, kabulü Allah’tan ola.
Gerçeğe Hü
Zakir “tevhid”e başlar, nakaratları cemaat hep birlikte dillendirir.
TEVHİD
Medet Ey Allah’ım medet
Gel dertlere derman eyle
Yetiş Ya Ali Muhammed
Gel dertlere derman eyle.
Allah Allah, Allah Allah!
Allah Allah, Allah Allah!
Hasan, Hüseyin aşkına
Yardım ederler düşküne
İmam Zeynel’in aşkına
Gel dertlere derman eyle.
Allah Allah, Allah Allah!
Allah Allah, Allah Allah!
İmam Bakır’ın katına
Cafer’in ilmin zatına
Musa, Rıza hürmetine
Gel dertlere derman eyle.
Allah Allah, Allah Allah!
Allah Allah, Allah Allah!
Şah Taki’nin hem Naki’nin
İmam Hasan-ül Askeri’nin
Yargılamak senin şanın
Gel dertlere derman eyle.
Allah Allah, Allah Allah!
Allah Allah, Allah Allah!
Gelip Hak’tan dilek dile
Mehdi sahip zaman gele
Dedemoğlu secde kıla
Gel dertlere derman eyle.
Allah Allah, Allah Allah!
Allah Allah, Allah Allah!
Tevhid 2
Muhammed’i candan sev ki,
Ali’ye Selman olasın.
Ehlibeyt’e gönül ver ki
Ali’ye Selman olasın.
Allah Allah, Allah Allah!
Allah Allah, Allah Allah!
Muhammed’i hazır bil ki
Canı Hakk’a nazır bil ki
Her gördüğün Hızır bil ki
Ali’ye Selman olasın.
Allah Allah, Allah Allah!
Allah Allah, Allah Allah!
Muhammed’e gönül kat ki
Ceht edip rehbere yet ki
Bir gerçekten etek tut ki
Ali’ye Selman olasın.
Allah Allah, Allah Allah!
Allah Allah, Allah Allah!
Hasan ile girdim ceme
Hüseyin sırrını deme
Musahipsiz lokma yeme
Ali’ye Selman olasın.
Allah Allah, Allah Allah!
Allah Allah, Allah Allah!
Zeynel Bakır, Cafer, Kazım
Rıza’Ya bağlıdır özüm
Hatırın kırma şahbazın
Ali’ye Selman olasın.
Allah Allah, Allah Allah!
Allah Allah, Allah Allah!
Taki’ye, Naki’ye eriş
Askeri’de biter her iş
Mehdi’nin sırrına karış
Ali’ye Selman olasın.
Allah Allah, Allah Allah!
Allah Allah, Allah Allah!
Şah Hatayi’m özün ırma
Gerçekler gönlünü kırma
Her Ademe sırrın verme
Ali’ye Selman olasın.
Allah Allah, Allah Allah!
Allah Allah, Allah Allah!
Secdeye varılır ve dede secde(Gülbang) duasını verir:
Ey ilahi! Ey Evvellerin evveli, ahirlerin ahiri!
İlahi Yarab, ilah sensin, mabut sensin, Aliyy sensin, cömertlerin cömerdi, yücelerin yücesisin.. Azimsin, kerimsin… Senden başka tapılacak mabut yoktur.
Bin bir ismin yüzü suyu hürmeti hakkı için yardımlarını bizlerden esirgeme Ya Rabbi!
Bedbahlıklara yol açan hatalarımızı iyiliğe çevir Ya Rabbi!
Bereket ve nimetlerinle bizleri ödüllendir Ya Rabbi!
Alemlerin rahmeti Hz. Muhammed Mustafa’nın ve Ehli beytinin şefaatlerine bizleri nail eyle Ya Rabbi!
Vebalerimizi ve eksikliklerimizi Muhammet Ali dergahında sırrı Kerbela hakkı için bağışla Ya Rabbi!
Analar anası cennet seyyidesi Hz. Fatima-tül Zehranın, güzellikler ve iyilikler abideleri olan evlatları İmam Hasan, İmam Hüseyin ve Kerbala’nın yüz akı Hz. Zeynep’in yüzü suyu hürmetine bizleri onların dostlarından ve izleyicilerinden eyle Ya Rabbi!
Bizlerin hayat ve yaşantılarını Hüseyn-i hayat eyle Ya Rabbi!
Şu anda yüzümüz yerde, özümüz darda, Allah- Allah diyen dillerin, mesrur olan gönüllerin hakkı hürmetine cümle alemlere yardım eyle Ya Rabbi!
Dualarımızı ve ibadetlerimizi tüm insanlığın huzuru, mutluluğu ve esenliği için vesile kıldık kabul eyle Ya Rabbi!
Duası Bizden Kabulü Allah’tan Ola.
Gerçeğe Hü.
(Secdeden sonra zakir 2.tevhidi cemaatle birlikte söyler.)
TEVHİD
Şu Âleme Nur Doğdu/ Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed Doğduğu Gece/ Lâ İlâhe İllâllah
Yeşil Kandilden Nur İndi/ Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed Doğduğu Gece/ Lâ İlâhe İllâllah
Hak Lâ İlâhe İllâllah
İllâllâh Şah İllâllah
Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed Resulallah
Sen Ali’msin Güzel Şah
Şahım Eyvallah Eyvallah. (Nakarat Bölümü)
Huri kızların hepsi/ Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed dinin tapusu/ Lâ İlâhe İllâllah
Açıldı cennet kapısı/ Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed doğduğu gece/ Lâ İlâhe İllâllah
Nakarat
Muhammed anadan düştü/ Lâ İlâhe İllâllah
Kafirlerin aklı şaştı/ Lâ İlâhe İllâllah
Bin bir putlar yere geçti/ Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed doğduğu gece/ Lâ İlâhe İllâllah
Nakarat
Huri kızları geldiler/ Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed dinin sordular/ Lâ İlâhe İllâllah
Nurdan kundağa sardılar/ Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed doğduğu gece/ Lâ İlâhe İllâllah
Nakarat
Muhammed kalktı oturdu/ Lâ İlâhe İllâllah
Alemi nura batırdı/ Lâ İlâhe İllâllah
Yer gök salavat getirdi/ Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed doğduğu gece/ Lâ İlâhe İllâllah
Nakarat
Şah Hatayi’m ey kardaşlar/ Lâ İlâhe İllâllah
Güzel olur hep bu işler/ Lâ İlâhe İllâllah
Secdeye indi hep başlar/ Lâ İlâhe İllâllah
Muhammed doğduğu gece/ Lâ İlâhe İllâllah,
Dede, Secde gülbankını verir:
Bismişah Allah-Allah.
İlahi Ya rabbi! Varlığın, birliğin, kadirliğin, kadimliğin, lütfun, keremin, ihsanın, faziletin, azametin, şefkatın, rahmetin, izzetin, zati ve subuti isimlerinin, doksan dokuz Esma’ül- Hüsna’nın hürmeti hakkı için, secdeye başını koyup, varlığını varlığında yok eden canları rahmetin ve kereminle lütfuna mazhar eyle Yarab!
İlahi Ya rabbi!
Arş yüzünde olan cümle meleklerin ve onların ulularının ettikleri ibadetler ve Yapmış oldukları hizmetlerin hakkı hürmetine bizlere, ailemize, ülkemize ve tüm insanlığa Yardımlarını esirgeme Yarab!
İlâhi Ya rabbi!
Peygamberlerin evveli Adem (A. S) ve keremler sahibi Hz. Muhammed Mustafa arasında geçen yüz yirmi dört bin peygamberin, cümle nebilerin, cümle velilerin, cümle evliyaların, Kerbelâ’da şehit olan 73 şühedanın, aşıkların, sadıkların, erenlerin, cümle şehitlerin, gazilerin, Mürsellerin kerametleri, ta’at ve ibadetleri, gözyaşları Hakk’ı hürmetine gönüllerimiz deki muratlarımıza vasıl eyle Yarab!
İlâhi Ya rabbi!
Tevhidimiz oldu tamam, yardımcımız On iki İmam. ibadetlerimiz kabul, muratlarımız hasıl ola. Yüce Allah, bu zikirlerimizi dünyada dilimizden kesmeye, Ehlibeyt’inin katarından ayırmaya. Hakk’a yürüyen canımızında ruhunu şâd, yerini cennet eyleye…
Duası bizden, inayet imam Ali’den, şefaat Muhammed Mustafa’dan, kabulü de Allah’tan ola. Gerçeğe Hû!
CENAZEDEN SONRA VERİLEN LOKMA DUASI
Bism-i Şah Allah, Allah!..
Elhamdülillah… Elhamdülillah… Elhamdülillah…
Nimeti Celilullah, Bereketi Halilullah, Şefaat eyle Ya Resulullah
Her kim bize verdi taam. Cehennem olsun haram.
Es selatu ve-selam.
Yiyenlere helal ola, yedirenlere delil ola.
Arta bal ola, kazananlar sağ ola.
Bir lokmanız binbir kadayı ve belayı def etmiş ola.
Geçmişlerinizin ruhları şad ola.
Hakk’a yürüyen canımızın da ruhunu şad eyle, yerini cennet eyle ve rahmetinle ödüllendir Yarabbi.
Verdiğiniz lokmalarınızın yüzü suyu hürmetine yüce Allah sizleri her türlü kazadan, beladan , görünür görünmez afatlardan emin eyleye.
Alemlerin Rahmeti Muhammed Mustafa’nın ve Ehlibeyit’inin şefaatları üzerimizde hazır ve nazır ola.
Duası bizden kabulü Allah’tan ola.
Lokmalarımızın kabulü, tüm geçmişlerimizin ruhları ve özellikle Hakk’a uğurladığımız canın ruhu için Allah rızasına
El Fatiha….
Bism-i Şah Allah, Allah!..
Lokmalarınız kabul ola. Muratlarınız hasıl ola. Verilen lokmaların yüzü suyu hürmetine, Muhammed Mustafa’nın (sav) ve Ehlibeyt’in şefaatlarına nail ola. Hakk-Muhammed-Ali utandırmaya, cehennem narına yandırmaya.
Üçlerin, beşlerin, yedilerin, on dört masumu pakların, on yedi kemerbest efendilerimizin, hazır gaip, zahir batın hak erenlerinin hüsnü himmetleri üzerinizde hazır ve nazır ola.
Yüce Allah! Muhammed Mustafa’nın ehlibeyt’in on iki imamların darından didarından ayırmaya. Bir lokmanız bin bir kazayı belayı görünür görünmez afatları def etmiş ola. Cümle geçmişlerimizin de ruhu şad ola. Lokmalarımızı, niyetlerimizi, isteklerimizi dergah-ı izzetinde kabul eyleye. Gerçeğe Hû..
Lokmalarımızın kabulü için EL FATİHA..
NİKAH ERKÂNI
EVLİLİK HİZMETLERİ
Kız isteme: Her iki ailenin tanışma, görüşmelerinden ve çocuklarının da olumlu kararından sonra, kararlaştırılan gün ve saatte uygun görülen yakınlarıyla birlikte kız evine gidilir. Evlenmeye karar veren gençler için nişan yüzükleri ve uygun görülen takılar karşılıklı olarak alınır.
Erkek tarafının aile büyükleri; toplanma maksatlarının hayırlı bir hizmet için, olduğunu açıklar. Aileler arasında alınacak hediyeler için anlaşma sağlanır. Allah’ın emri ortaya konulduktan sonra, alınacak veya verilecek hediyeler yüzünden verilen sözden dönüş olmaz. Çünkü, söz verme Alevilikte ikrardır. İkrarın da inkarı yolumuzca düşkünlüktür.
Anlaşma sağlanıp tamamlandıktan sonra, erkek tarafın temsilcisi veya babası, serilen postun üzerine edep erkân üzere oturarak kızı ailesinden ister;
Allah’ın emri, Peygamberin kavli, İmam Cafer-i Sadık Hazretlerinin içtihadı üzerine ve hazır bulunan cemaatın da şehâdetiyle (tanıklığıyla) kızınız…(Fatima’yı)… Oğlumuz……(Ali’ye) eş olarak istemeye geldik.” diyerek dileğini ve isteğini üç kez beyan eder.
Kız babası veya vekili, cevaben;
Allah’ın emri başımızın tacıdır. Allah’ın emri, Peygamberin kavli, İmam Cafer-i Sadık Hazretlerinin içtihadı üzerine, hazır bulunan cemaatın da şehâdetiyle (tanıklığıyla) kızımız…(Fatima’yı)… Oğlunuz……(Ali’ye) eş olarak verdim. Allah hayırlı eylesin” “ diyerek üç kez tekrar eder.
Her iki ailenin “olur” cevabından sonra dede dua verir:
Bism-i Şah Allah, Allah!..
İlâhi Yarabbi! Senin yüce emrin, peygamberinin kavli, Ehlibeytinin içtihadı üzerine hazır bulunan cemaatin şahadeti üzerine evlilik yolunda ilk adımı atan, yuvalarını kurmaya başlayan canların niyetlerini dergahı izzetinde kabul, amellerini makbul, ikrarlarını kadim,muhabbetlerini daim eyle.
Ömürlerine bereket, vücutlarına sıhhat,, yuvalarına saadet ve selamet ihsan eyle.
Her iki evladımıza ve ailelerine hayırlı ve uğurlu eyle.
Aralarında ki sevgi ve saygıyı sonsuz eyle.
Yuvalarını mutlu, nimetleri bereketli eyle.
Verdiğiniz ikrardan dönmeyesiniz.
Pir divanında utanmayasınız. Birbirinizden de usanmayasınız.
Yüce Allah gelecek kazalardan, belâlardan da emin eyleye.
Ehlibeytin katarından ve didarından da mahrum eylemeye.
Duası bizden, kabulü de Allah’tan ola.
Gerçeğe Hû…..
Allah rızalığı için, bu ikrarın her iki aileye ve çocuklarımıza hayırlı ve uğurlu olması için… El Fatiha…
Duadan sonra aileler birbirleriyle niyazlaşırlar. Evlenecek çocuklar huzura gelir, nişan yüzükleri ve takılar takıldıktan sonra herkesle görüşürler. Kahve, şeker ikramı yapılır. Şerbet dağıtılır. Şerbeti içen çocuklarımıza dede: “Allah ağzınızı tatlı, gününüzü mutlu, ömrünüzü uzun ve sağlıklı eylesin” diye dua eder.
Kız isteme töreni böylece sona ermiş olur.
NİKAH ERKÂNI
Evlenmeye karar veren çiftler, her iki taraf aileleri ile birlikte nikah kıyılacak evde toplanırlar. Nikah; ömür boyu birlikte yaşayacaklarına dair birbirlerine verilen sözdür, yani ikrardır. Alevilikte boşanma yoktur. Eşini boşayanlar, düşkün sayılmaktadır. İnsanlar sadece kendileri için yaşamaz, başkalarının mutluluğu ve huzuru içinde yaşamalıdır. Ailesi ve çocukları ile birlikte yaşar onlarla birlikte mutlu olur. Yüzyılımızda birbirine düşman hayvanlar bile birlikte yaşamayı becerirken kendisine insanım diyenlerin birlikte yaşamı becerememesi kendilerinin ayıbı olacaktır. Boşanmak belki onlar için çare olacaktır ama onlardan doğan çocukların geleceklerini de düşünmek lazımdır. Bugün sokaklardaki sahipsiz çocukları düşündüğünüz zaman ne demek istediğimizi daha iyi anlarsınız.
Önce devletin resmi nikahı yapılmalıdır. Çünkü her iki insanında güvencesi odur. Alevilikteki nikah bir duadır. Her iki ailenin de razılığı şarttır. Evlenmek, Allah’ın emri peygamberimizin kavli inancımızın da erkanı ve beşeriyetin de gereğidir.
Yüce kitabımızda; “İçinizden bekarları / dulları evlendirin.”
Şu ayetlerde de; “Onun ayetlerinden biri de sizin için, kendilerine ısınasınız ve aranıza sevgi ve rahmet koysun diye nefislerinizden eşler yarattık”
“Sizleri çiftler olarak Yarattık”
Alevilikte kıyılan nikahta; “Ey Muhammed! Şüphesiz sana baş eğerek ellerini uzatanlar, Allah’a baş eğip, elvermiş sayılırlar Allah’ın eli onların eli üzerindedir, herkim bu ikrardan dönerse kendi zararına döner, herkim verdiği ikrarı yerine getirirse ona da sevap ve rahmet vardır.
Bunlar anlatıldıktan sonra dede nikaha başlar; Nikah kıyılacak evde dedenin önünde serilen temiz bir seccadenin üzerinde gelin, dedeye göre sağ tarafta damat da sol tarafta aileleriyle birlikte edep erkan üzere otururlar.
Dede: Fahri Kâinat verelim Muhammed Mustafa ve Ehlibeytine Salâvat; Niyet ettik çocuklarımızın aht’ı nikahlarını kılmaya. Allah günlerini sağlıklı, geleceklerini mutlu eylesin.
Hep birlikte tövbe duasını okunur:
Esirgeyen Bağışlayan Allah’ın Adıyla.
“Ey iman edenler! etkili öğüt veren bir tövbe ile Allah’a yönelin. Umulur ki Rabbiniz, çirkinliklerinizi ve günahlarınızı örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere yerleştirir.
O gün Allah, peygamberi ve onunla birlikte inananları utandırmayacaktır. Onların ışığı önlerinden ve sağ yanlarından koşup gelir. Şöyle derler; “Ey Rabbimiz! Işığımızı tamamla ve bizi bağışla! sen her şeye kadirsin. her şeye gücün yeter.”
Eksikliklerimize tövbeler olsun; tövbe Günahlarımıza Estağfurullah, Estağfurullah, Estağfurullah.
Allahümme Yarabbi! Benlikten, yaramazlıktan, kibri hasetten, gönlümüzle, gözümüzle, kalbimizle, dilimizle, cemi azalarımızla yapmış olduğumuz günahların cümlesine bir daha yapmamak kaydıyla tövbe günahlarımıza Estağfurullah, Estağfurullah, Estağfurullah.
Tövbe ettik, pişman olduk, döndük senin ululuğuna, yüceliğine, rahmetine ve birliğine sığındık. Her türlü kazayı, belayı, acıyı, afeti, tufanı, gamı, gaseveti def etmeye, günahları affetmeye kadirsin. Af eyle, ey Yüce Allah’ım.
Merhametin sonsuzluğuna sığınarak, kul beşerdir hata işler, sultan olan da bağışlar niyetiyle, özümüzü dara çekip, tövbe edip sana yalvarıyoruz.tövbe günahlarımıza Estağfurullah, Estağfurullah, Estağfurullah.
Dede devam eder;
Resmi nikahlarınızı tamamlamış, dini nikah akdinizi yerine getirmek üzere burada bulunuyorsunuz. iyi günde, kötü günde, hastalıkta ve hoşlukta birbirinizi sayacağınıza, ölüm sizi ayırana dek iyi geçinip hiç ayrılmayacağınıza sizlerden doğan çocuklarınıza iyi bir anne ve baba olacağınıza söz verip aht edeceksiniz.
Şu anda anne ve babalarınız dahil kimsenin etkisinde kalmadan özgür iradenizle karar vereceksiniz. Boşanmak bizim yolumuzda ve erkanımızda yoktur, kötü bir fiildir, Çünkü, yolumuz; “öl ikrar verme, öl ikrarından dönme” diyor.
Dede önce geline sorar:
Şimdi kızım sana soruyorum; “Seni Allah’ın emri, Peygamber’in kavli, İmam Cafer-i Sadık Hazretlerinin içtihadı üzerine hazır bulunan cemaatin şahadetiyle (tanıklığıyla) seni eş almak isteyen ………. oğlu ……yi, eş olarak kabul edip aht ediyor musun?
Ömür boyu birlikte yaşayacağınıza, birbirinizi seveceğinize, hastalıkta sağlıkta, iyi ve kötü günlerde birbirinize destek olacağınıza söz verip, ikrar ediyor musunuz?
(Üç kere aynı soru sorulur ve yanıt alınır.)
Dede aynı soruyu damada sorar ve ondanda onay aldıktan sonra, anne ve babaya sorar;
Ana ve babalar sizlerde razı mısınız? Bu evliliği onaylıyor musunuz?”
Anne ve baba: Razıyız ve de onaylıyoruz.”
Dede cemaate sorar: “Ey cemaat! Bu evliliğe şahadet eder misiniz?
Ana, baba ve tanıklar onayladıktan sonra dede; “Allah Muhammed Ali bu nikahı mübarek ve hayırlı eylesin, sizleri birbirinize eş olarak nikahladım, her iki aileye de hayırlı, uğurlu olsun.”
Dede, evlenecek çocukları el ele tutuşturarak dara kaldırır ve duasını verir. (Aileler yerlerinde otururlar)
Bism-i Şah Allah, Allah!..
İlahi Yarabbi! Kıydığımız bu nikahı ve bu birlikteliği mübarek eyle.
Eşlerin ömürlerini uzun, sağlıklı ve mutlu eyle.
Dildeki dileklerine gönüldeki muratlarına vasıl eyle.
Yuvalarını mutlu, nimetleri bereketli eyle.
Ailenize, yurdumuza, ulusumuza hayırlı evlâtlar nasip eyleye.
Aralarınızda ki sevgiyi ve saygıyı sonsuza dek daim eyle.
Ağızlarınız tatlı, günleriniz mutlu, ömrünüz uzun ve kutlu ola.
Soyunuz ve nesliniz de yeryüzünde daim ola.
Nikahlarınız kadim, muratlarınız da hasıl ola.
Verdiğiniz ikrardan dönmeyesiniz.
Pir divanında utanmayasınız.
Birbirinizden usanmayasınız.
Yüce Allah gelecek kazalardan, belâlardan emin eyleye.
Gelinle-damadı ve buradaki kardeşlerimizi de iki cihanda aziz eyleye.
Bu nikah iki evladımıza ve ailelerine de hayırlı ve uğurlu ola.
Ömür boyu mutlu ve huzurlu olmalarını nasip eyleye.
Hz. Muhammed Mustafa ve Hatice-i Kibriya
Ve Hz. İmam Ali ile Hz. Fatma’nın nikahlarının yüzü suyu hürmetine sizlerinde nikahı kutlu, mutlu ve hayırlı ola.
Ehlibeytin katarından ve didarından mahrum eylemeye.
Duası bizden, kabulü de Allah’tan ola.
Gerçeğe Hû…..
Allah rızalığı için, nikahlarınızın hayırlı ve uğurlu olması için El Fatiha…
(Nikahı kıyılan gençler önce yere secde ederler ve nikahı kıyan dedenin elini öperler. Sonra da anne ve babalarının ellerini öperler. Tüm cemaatla görüşür ve niyazlaşırlar. Herkes “Tebrik eder” Nikahta tamamlanmış olur.)
Not: Nikah kıyıldıktan sonra hazırlanmış olan şerbet meydana getirilir. Dede, evlenecek çocuklara şerbet ikram eder.
Anlamı da; Hz. Peygamber efendimiz, kızı Hz. Fatıma’yı Hz. Ali ile evlendirdiği zaman baldan şerbet yaptırıp, Hz. Ali ile Hz. Fatıma’ya sunarak “Yaşamınız bu şerbet gibi tatlı ve mutlu olsun” diyerek dua eder. Çocuklarımızın da yaşamları şerbet gibi tatlı ve mutlu olması için dua edilir ve tüm cemaate şerbet ikram edilerek örf ve adetlerimiz yerine getirilir.
(Eşini boşayanlar yeni bir evlilik yaptıklarında dede nikah kıymaz. Çünkü Alevilikte “Öl ikrar verme, öl ikrarından dönme” kuralı vardır. Verilen ikrardan dönülmez, boşanmış kişi düşkündür.)
DÜŞKÜNLÜK ERKÂNI
DÜŞKÜNLÜK (ÖRF HUKUKU)
Alevi İslam inancında çok güçlü bir ahlak sistemi vardır. Yaşama dair hareketlerinde toleranslı ve hoşgörülü olan inanç, ahlaka gelince demir perçinle bağlanmıştır. Kişinin yanlış yapmaması için gerektiğinde çok ağır yaptırımlar uygulanmıştır. Bu yaptırımlar da maddi veya manevi olmuştur. Çünkü yolun sahibi öyle bir sistem koymuş ki, her şeyin bir bedeli olduğu gibi, kötülüğünde bedeli olmalıdır. Gerektiğinde manevi baskı uygulanmış, selam verilmemiş, selamı alınmamış, muhabbet edilmemiş, komşuluk ilişkileri kesilmiş, yemeği yenilmemiş, ceme alınmamıştır. Ve gerektiğinde de maddi cezalar uygulanmıştır. Yaptığın suçun ağırlığına göre, para cezası, bedeni cezalar uygulanmıştır.
Bu nedir? Örf hukukudur. Yazılı hukukun dışında kalan gelenek hukukudur. Kuşaktan kuşağa aktarılarak gelen ve toplumun ahlaki olarak bozulmamasını sağlayan, birliğini koruyan kamu vicdanıdır. Yani örf-adet hukukudur. Yolun kurallarına uyacağına, eline, diline, beline sahip ahlaklı bir insan olacağına verilmiş bir ikrari / vicdani bir denetimdir. Yolun kurallarına uymayan kişinin Dar-ı mansur’da yargılanmasıdır. Yani, düşkünlük, Alevilikte yasadır. Suç işleyene “düşkün” denir. Yolun yasaklarını yapmış, ikrarını bozmuş ve aht’ına sahip olmamıştır.
Bir toplum kendi ahlaki kuralları çerçevesinde yaşar, bundan dışarı çıkanlara, azanlara, yoldan sapanlara, yol düşkünlerine bir toplumsal ceza müeyyidesinin uygulanması gerekmektedir.
Cezalar uygulanır demiştik; düşkün edilen kişilerden alınan paralar ne yapılmıştır? Yoksul ve kimsesiz (özellikle dul kadınların) insanların geçimi sağlanmıştır. Onların ihtiyaçları temin edildiğinden ötürü kötü insan olmayacaklardır. Mürşitlik alıcılık değil, vericiliktir. Bir eliyle aldığını diğer eliyle ihtiyaçlısına dağıtacaktır. Çünkü, mürşitlik manevi bir görevdir. Bir gönül, bir yüce aşk, bir inanç işidir. Asla maddecilik değildir. Yolun yasaklarını yapmak “düşkünlük”tür demiştik.
Kişi “Eline, diline, beline” sahip olacağına ikrar vermiştir. Eliyle adam dövmeyecek, yaralamayacak, öldürmeyecektir. Hırsızlık yapmayacak, güveni kötüye kullanmayacak, başkalarının hakkına tecavüz etmeyecek, elini kötü işlere uzatmayacaktır. Diliyle; yalan söylemeyecek, sövmeyecek, yalan şehadette bulunmayacak, dedikodu etmeyecek, gönül kırmayacak, çirkin söz söylemeyecektir.
Beliyle, belden gelecek kötülüklerden uzak kalacak, başkalarının ırz ve namuslarına kem gözle bakmayacaktır. Kısaca kendisine yapılmasını istemediği fiilleri başkalarına yapmayacak, yapanlar da düşkün sayılacak ve toplumsal caydırıcılığı ve ibret vericiliği nedeniyle sosyal ve toplumsal tedbir olacaktır. Toplumun ahlak anlayışından çıkan bir hastalığın tedavisi vücuda yayılmaması için ameliyat yapılmalıdır.
Haksız olarak eşini boşamış veya adam öldürmüş, hak gasb etmiş, ahlak kurallarını çiğnemiş kişi toplumdan dışlanmış, özünde temizliği yakalamış insanların birliği korunmuş ve de iç denetim sağlanmıştır. Bu da toplumsal denetimdir. Toplum, devlet erkinin zayıf olduğu dönemlerde bile birliğini sağlamış, kan davası gütmemiş, Osmanlı kadısının önüne sorunlarını götürmemiş, devletin yasalarını boşuna işgal etmemiş, hapishanelere insanları tıkıp özgürlüğü elinden alınmamış, cezayı gönüllü olarak vicdanında uygulamış ve pak olabilmesi içinde verilen cezayı bedenine eksiksiz olarak uygulamıştır.
Düşkünlük kurumuyla, ahlakın egemen olduğu bir toplum yaratılmış ve temiz toplum kurulmuştur.
Düşkünlük kurumu neticesi; sosyal hayatlarını dejenere etmeden, toplum düzeni sağlanmış, adaleti kendi vicdanlarında, gönüllerinde sağlamışlardır.
Bu kurum neticesinde, kişi veya kişiler hırsızlık yapmamış ,zina etmemiş, eşini boşamamış, can incitmemiştir.
Düşkünlük kurumunun amacı; insanı ve insan haklarını korumaktır. Adaleti tecelli ettirmektir. Hayrın ve şerrin ayırt edilip, temiz toplum yaratmaktır.
Devlet yasalarının amacıda bu değil midir?
Bu inanç sayesinde barışık düzen sağlanmış, hoşgörü egemen kılınmış, cezalarla, yasaklarla başarılamayanı uhrevi olarak başarılabilmiştir. Yanlış yapan talip, mürşidinin önüne gelip, dara durmuş , özünü dara çekmiş, hatasını itiraf edebilmiştir.
Alevi İslam İnancın da ölüye talkın verilmez, diriye talkın verilmiştir. Kişi dünyalığını, yani yaşamını burada yaşıyorken pak etmiş, hakkını hak sahibine teslim etmiş, yüce Tanrı’nın divanına da yüzü ak, gönlü pak olarak çıkmıştır.
Burada önemli olan ahlakını yücelten, ruhsal değerlerini de yüceltecektir. Ondan hiçbir canlı incinmeyecek, bağışlayıcı olacak, helal kazanç sağlayacak, kendisinin ve ailesinin kursağından haram geçmeyecek, hatır gönül yıkmayacaktır.
Bu kurum sayesinde toplumsal disiplin sağlanmış ve temiz toplum yaratılmıştır.
Dünyamızın da ne kadar çok temiz topluma ihtiyaç olduğunu hep beraber özlem ve hasretle görüyoruz. Çağımızın en büyük problemi de budur.
DÜŞKÜNLÜK YARGILAMASI
Mağdur olan taraf davasını mürşidine bildirir. “El yazması cönk”te şöyle yazar: “Yola yeni gelmiş biri günah işlerse Günah-ı Sagair (küçük suç) ve Günah-ı Kebair (büyük suç)” onu niyaz ile görüp kabul oluna, tekrarında ceza serile. Çünkü henüz zâhir ehlidir. Üçüncü defa tekrar edilirse, sitem vurula ve para cezası verile,” diye kayıtlıdır.
Mürşit bir kurul oluşturur. “Mürşit, pir, rehber, davacı, davalı, şahitler, musahipler ve muhip canlar”dan oluşur. Önce çok ağır yemin ettirilir. Kişi dardadır, Hakk’ın huzurundadır. Hakk her şeyi biliyor ve görüyordur. Öyleyse bilineni, bilenden saklamanın bir anlamı yoktur.
Doğru söyleyeceğine dair özünü dara çeker. Bunu kurul tarafları dinler, suçu hafifse cezasını adilce verir. Cezası ağır “Yol Düşkünü” ise “ Düşkünler Ocağına” gönderir. Düşkünler Ocağı tarafsızdır. Mürşidi, piri, rehberi kendi ocağındadır. Niçin? Başka ocağa bağlı olursa tarafsızlığını koruyamaz.
Düşkünler Ocağı’da yargılar, cezasını verir ve tüm ocakların başı olan serçeşme Hacı Bektaş Dergahı’na gönderir orası da onay vererek konu halledilmiş olur.
(KONU DEVAM EDECEKTİR. ÜZERİNDE ÇALIŞMAKTAYIZ)
MUSAHİPLİK ERKÂNI
MUSAHİP ERKÂNI
On iki hizmet sahipleri görevlerini almışlardır. (Tezekkar hizmeti musahiplik erkanı içerisinde yapılacaktır.) Tevbe duasına başlamadan önce musahip olanlar meydana alınır, sorguları yapılır ve musahiplik erkânı bitirildikten sonra ceme kalındığı yerden devam edilir ve bitirilir.
Rehber dört canı hazırlamıştır. Musahiplikle ilgili ayetleri okumuş, biat gülbankını vermiş, kemerbestlerini bağlamış, tevella ve teberrayı anlatmış, tarikat abdestini aldırmıştır. Kul hakkının rızalığı alınmıştır.
Dört can, rehberleri sağ başta el- ele vererek (yaşı büyük olan sağ başta, diğerleri yan yana dizilmiş) cem evinin kapısındadırlar.
Gözcü: “Hayır himmet pirim! Musahip olmak için huzura gelmek dilerler.”
Dede: “Himmet pirden olsun, kadem getirdiniz, buyurunuz..”
Rehber musahip olan canlarla cem evine, yani meydana girer:
“Esselam-u aleyküm ey şeriat erenleri!”
Dede: “Aleyküm selam ey şeriat yarenleri, ey Hakk’ın rızasını kazanmak için Hakk’a teslim olmak dileyenler... Bir adım ileri, göresiniz Hakk didarı.” (Dede, her kapının selamında, dört kapıyı kısaca anlatır.)
Rehber hep birlikte bir adım daha atar ve durur:
“Essalam-u aleyküm ey tarikat dervişleri!”
Dede, aynı şekilde selama karşılıkta bulunur. Rehber, her selamdan sonra birer adım atarak, devam eder:
“Essalam-u aleyküm ey marifet kamilleri!”
Dede selamı alır. Rehber:
“Essalam-u aleyküm ey hakikat pirleri!”
Dede: “Aleyküm selam ey hakikat yolcuları! Ey Hakkın rızasını kazanmak için Hakk’a teslim
olmak dileyenler…”
Postun (Seccadenin) üzerine kadar gelinmiştir. Rehber dara durarak duasına başlar:
“Ey Rabbimiz! Öz benliklerimize zulmettik. Eğer bizi affetmez, bize acımazsan elbette ki hüsrana uğrayanlardan olacağız.”
Devamla: Allah, Allah!
Eli erde, yüzü yerde, özü darda, Hakk – Muhammed-Ali yolunda, erenler meydanı, Pir Divanında, canı kurban, teni tercüman, Ehlibeyt-i Âl-i Âba’nın dostlarına dost, düşmanlarından beri olmak kavliyle, ikrar vermek üzere, yalın ayak, yüzü yerde, özü darda Cem erenlerinin izniyle, Hakk-Muhammed-Ali'nın yoluna, canı kurban, teni tercüman ederek gelmişiz.
Hakk’ı görmüş, yolu hak bilmiş, Nesim’i gibi yüzülüp, Mansur gibi asılıp, Fazlı gibi borçtan kurtulmak dilerler.
Himmeti pire niyaz ederler. Allah Eyvallah Pirim!
Dede: “Kademiniz mübarek, Hakk - Muhammed - Ali yardımcınız olsun. Geldiğiniz yoldan, durduğunuz dardan hayır, himmet göresiniz, Pir divanında utanmayasınız. Hakikat kapısının sırrına vakıf olasınız. Gerçeğe Hû!”
Dört can ve rehber niyaz ederek seccadeye edep, erkan otururlar. Rehber teslim ayetini okur ve pire teslim eder:
“Allah ve melekleri, peygambere çok salavat getirirler. Ey müminler! Siz de ona salâvat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.”
Tüm cemaat salâvat verir.
Dede: “Eyvallah canlar! Şu anda “ölmeden önce ölmek” üzere, davanızı mahşere bırakmadan Hakk’ın ve halkın huzurunda özünüzü dara çekmiş bulunuyorsunuz.
İkrarınıza sabit ve kadem olacak mısınız?
Talibler: “Allah Eyvallah!”
Dede: “Allah Eyvallah kapısı nedir?”
Musahip canlar: “İkrar, iman.”
Dede: İkrar ve iman ile ilgili yüce kitabımız şöyle buyuruyor:
“ Esirgeyen Bağışlayan Allah’ın Adıyla!
Hani Allah, peygamberlerden: “Ben size Kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekileri tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz” diye söz almış, “Kabul ettiniz ve bu ahdimi yüklendiniz mi?” dediğinde, “Kabul ettik” cevabını vermişler. Bunun üzerine Allah: “O halde şahit olun; ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim” buyurmuştur.
“Vereceğiniz ikrara yüce Allah şahit olsun.”
Devamla: “Ey Muhammed-Ali yolunun yolcuları! Bu cemden, dışarıdan veya sonradan birisi gelip, sizden istekli olup, Hakk, hukuk talep ederse, hakkında da haklı ise helalleşmeye razı mısınız?”
Musahipler: “Eyvallah pirim! Döktüğümüz var ise dolduracağız, ağlattığımız var ise güldüreceğiz, eğer üzerimizde kul hakkı var ise helalleşeceğiz. Kulun hakkıyla ulu divana gitmeyeceğiz. Burada ölmezden evvel öleceğiz.”
Dede cemaata dönerek:
“Canlar! Hakk’ın huzurundaki dört can “mahşer davası”nı burada vermek üzere özlerini dara çektiler. “Döktüğümüz var ise dolduracağız, ağlattığımız var ise güldüreceğiz, yıktığımız var ise onaracağız” diyorlar.
Bu canlardan razı mısınız? (Üç kere sorulur)
“Kul kuldan razı olursa, Allah da o kuldan razı olur.”
Bu meydan, Hakkın tecelli meydanıdır. Haklı Hakkını alsa gerektir. Dilinizdeki bizim, kalbinizdeki sizindir.”
Dede, musahiplere dönerek: “Eyvallah canlar! Sizleri sizin özünüze teslim ederek soruyorum: “Ey Hakk’a dosdoğru giden yolun yolcuları! Geldiğiniz yolda, durduğunuz darda, vicdani ve ahlaki nefsinizi dara çekerek, doğru söyleyin ve hatalarınızı beyan eyleyin. Dilinizdeki bize, kalbinizdeki size, ikrar vererek arınmak için nefsinize hakim olabilecek misiniz?
Talipler: “Allah Eyvallah!” derler.
Dede: “Elinize, dilinize, belinize, aşınıza, işinize sahip çıkıp, birbirinizin eşlerini dünya ahret bacı olarak görüp ikrar eder misiniz?”
Talipler: “Allah eyvallah…”
Dede: “Çünkü musahip, musahibinin eşine ve ailesine kem gözle baksa derdine derman yoktur. İki cihanda da yüzü karadır ve yol düşkünüdür. Bir musahibin düşkünlüğü diğerinin de düşkünlüğüdür. Onun için birbirinize sahip olabilecek misiniz?”
Talipler: “Allah eyvallah…”
Dede: “Elinizle, dilinizle, belinizle hiç kimseye zarar vermeyeceğinize, kimseye kin, zarar ve kötülük etmeyeceğinize, kimsenin namusuna, malına, mülküne kötü gözle bakmayacağınıza, kalbinizle iman, dilinizle ikrar ediyor musunuz?”
Talipler: “Allah eyvallah…”
Dede: “Kuran’ı azimüşşan hak mıdır?”
Talipler: “Allah eyvallah…”
Dede: “Musahiplik hakkı, hak mıdır?”
Talipler: “Allah Eyvallah!” (Musahipler tüm sorulara bu cevabı verirler)
Dede: “Dört kapı, kırk makam hak mıdır?”
…”
-”Yedi farz, üç sünnet hak mıdır?”
…”
-“Mürşit, pir, rehber kapısı hak mıdır?”
…”
-“Muharrem orucu, Hızır orucu hak mıdır?”
…”
-“Vatan borcu hak mıdır?”
…”
-“Ana ve baba, ata Hakkı hak mıdır?”
....”
-“Kırk sekiz cuma hak mıdır?”
…”
-“Haktan şaşmayasınız, Hak yardımcınız olsun.”
Musahipler secde ederek otururlar.
Dede devam eder: “Ey tarikat yolcuları! Bu yol demirden leblebi, ateşten gömlektir. Bu yola “gelme gelme, dönme dönme, gelenin malı, dönenin canı” dır. Geldiğiniz Ali yolu, durduğunuz Mansur Darı, gördüğünüz Hakk didarıdır. Hakk cesedinize can, gönlünüze iman verdi ve irfaniyet (minhac) yoluna girmeyi nasip eyledi. Bu yola iman edip, ikrar verip, ahdınıza sadık kalacağınıza, Allah’ın birliğine, Hz. Muhammed’in Nübüvvetine, İmam Ali’nin Velayetine, Ehlibeytin soyu hürmetine yemin eder misiniz?”
…
İkrarınıza yer gök şahit olsun mu?
Talipler: “Yer ve gök şahit olsun. yemin ve ahd ederiz.”
Dede devam eder: “Yüce kitabımız da buyurur ki; artık kim bu “ikrar”dan sonra “hakikattan” yüz çevirirse, işte o gibiler fasıkların tâ kendileridir.”
Dede cemaata dönerek: “Ey cemaat! Sizler de bu dört canın aht’ına ve ikrarına Allah için Yarın ulu divanda şahitlik eder misiniz?”
Cemaat: “Biz şahidiz, Allah da şahit olsun.” derler.
Dede: “Ey Allah’ın indinde ikrar vermiş canlar! İkrar verdiniz. Döktüğünüz olursa doldurun. Ağlattığınız olursa güldürün. Yıktığınız olursa kaldırın. Doğru gezin. Can incitmeyin. Mürşidinize teslimi rıza olun. Yalan söylemeyin. Haram yemeyin. Zina etmeyin. Elinizle koymadığınız şeyi almayın. Gözünüzle görmediğiniz şeyi söylemeyin.
Elinize, dilinize, belinize, aşınıza, işinize, eşinize sahip olun.
Külli irade Allah ise, cuzi irade sensin.
Seni, senden aldık ve seni, sana teslim ettik.
Sen sana şimdiden sonra sahip ol. Vicdanı’nın emrinden çıkma. Nefs için şeytana sakın uyma.
İkrarlarınız Muhammed Ali’nin ikrarı gibi olsun.
Gerçeğe Hû!.
İkrar ve sorgu bitmiştir. Teslimiyet makamına gelinmiştir.
Dört can başını secdeye koyarak üzerlerine beyaz bez (kefendir, ölmezden evvel ölmenin sırrı budur.) örtülür. Dede ellerini dört canın üzerine koyarak duaya başlar:
Esirgeyen Bağışlayan Allah’ın Adıyla! “O Seninle el tutuşup sözleşenler var ya. Onlar gerçekte Allah ile beyatlaşıyorlar. Allah’ın eli, onların eli üstündedir. Kim Ahd’ı bozar, döneklik ederse, kendi aleyhine döneklik etmiş olur. Ve kim Allah’a verdiği sözde vefalı davranırsa, Allah ona büyük ödül verecektir.”
“Ey Muhammed! Allah inananlardan, ağaç altında sana baş eğerek el verirken, ant olsun ki hoşnut olmuştur. gönüllerinde olanı bilmiş ve onlara güvenlik vermiştir. Ele geçirecekleri bol nimetleri bahşetmiştir. Allah bilendir, hakimdir.”
“Bismillah ve Billah Tevekkeltü Taalallah.
Lâ havle velâ kuvvete illâ Billâhhül Aliyyül Azim.“Sadak Allahül Aliyyül Azim.”
(Evirip, çeviren kuvvet ve kudret sahibi olan ancak Allah’tır. -Hadis)
Allah-u Ekber. Allah-u Ekber. Lâ ilâhe illâllâh-u vallah-u Ekber. Allah-u Ekber. Velillahi Hamd.
Lâ Fetâ İllâ Ali, Lâ Seyfe İllâ Zülfikâr.
Maddi ve manevi Hakk yolundaki emeklerimizin kabul edileceğini müjdeleyen ayetin gösterdiği yolda gitmemiz için sizin himmetinize sığınırız, Ya Muhammed, Ya Ali. ”
Lâ ilâhe illâllâh, Hak Birsin, Muhammed’ün Resulullah, Ali’yyün Veliyullah, Ehlibeyt-i Keremullah. Mürşidi Kâmilullah, Şefaat eyle Ya Resul Allah.
Ey İlahi! Alemlerin Rahmeti Hz. Muhammed Mustafa ve ona indirmiş olduğun yüce Kuran ve ihsan eylediğin yüce dinin hürmetine; Evliyalar şahı ve bir ismi "Lâ Fetâ illâ Ali” olan Hz. İmam Aliyyü’l Murtaza;
Hz. Haticetü’l Kübra, Hz. Fatimetü’z Zehra, Hz. İmam Hasan Hulk-i Rıza ve Şehitler Sultanı İmam Hüseyin ve diğer imamların, dört büyük melaikenin ve cümle evliyanın, senin indindeki yücelikleri ve büyüklükleri Hakk’ı için ve şu anda senin rızan için musahip kavline giren bu canların ikrarlarını kabul, amellerini makbul, muratlarını hasıl eyle. Muhabbetlerini daim, her türlü gamdan, kederden ve elemden uzak eyle.
Muhammed Mustafa ve Aliyyü’l Murtaza’nın musahipliğine ve katarına ilhak eyle Yarabbi!
Hakk Erenler de kabul eyleye. Gerçeğe Hü!
Dedeye niyaz ederek ayağa kalkarlar. (Üstlerinden beyaz bez alınır) Dede de ayaktadır. Elinde Kuran sırasıyla el açıp, önüne gelen musahiplerin ellerine Kuran ile dokunarak mümin canlara şu duayı verir:
Esirgeyen bağışlayan Allah’ın adıyla! “Ey Muhammed! de ki; size tek bir öğüdüm vardır. Allah için tek tek kalkın. ikişer ikişer bana gelin.”
Kur’an ile açılan ellere sürülür :
“Hal Erenler halidir.
Yol Erenler yoludur.
Gafil olmayın gaziler.!
İnen üstat elidir. Üstad-ı Ali, İzni Halife.
Destur Ya Allah, Ya Muhammed, Ya Şah-ı Merdan, Ya Kuran.”
der ve Kuran’la biatını alır: “Allah - Muhammed - Ali.” (üç kez tekrarlar.)
Dede duasına devam ederek: Altından geçenin, suyundan içenin, dertlerine derman olasın Allah. Burada sorulan ulu divanda sorulmaya Allah. Yunmuşlar pak ola, yardımcısı iki cihanda yüce Allah ola. Gerçeğe Hü!
Müminlerden sonra, müslim bacılara sıra gelir. Onlar da el açarak dedenin önünde durur ve dede duasına başlar: “Elif Allah, Mim Muhammed, Cim Cebrail. Gökten indi nur. Ya Fatıma Ana bu bacıları yu.
Yunmuşlar pak ola. münafıklar berbat ola.
Burada sorulan, ahirette sorulmaya.
Ehlibeytin katarına ve didarına nail olasınız.
Fatıma Ana da kılavuzunuz ola. Gerçeğe Hû...
Kuran’la ikrar alınır: “Allah-Muhammed-Ali” (üç kez Kuran’la avuç içine sürülür).
Böylece Musahiplik erkânı sona erer.
Not:(Musahiplik erkanı bitmiştir. Şerbet ikram edilir. Musahipler niyazlarını yaparak yerlerine otururlar. Normal cem seyrine devam etmektedir. ve bu cem “AYN-ÜL CEM”dir. Cemin bir üst makamıdır. İkrarlı ve musahip olanların gireceği cemdir. Musahipler, kurban keserek (Bu kurbanı Yalnızca ikrarlı olanlar yiyebilir.) ikrarları başlamış olur. Ruhlarımız, “Elest-ü Bezm” de ikrarlarını vermiştir.
Burada şunu da belirtmek istiyorum: Günün koşularına göre “erkân (tarik)” çıkarılabilir ve onunla da görülebilir.
Hz. Muhammed de “Secere-i Rıdvan” ağacından bir dal kopararak ikrar almıştır. ve Fetih Suresi ayet 18 inmiştir. “Pençe-ı Ali Aba” dediğimiz el ile de ikrar alınabilir mi? Alınabilir. Çünkü, Hz. Peygamber efendimizin yaptığını yapmak “sünnet” ise birinci Hudeybiye Biatı’nda elle ikrar alınmış ve Fetih suresinin 10. Ayeti inmiştir. Bunu tartışmak inancımıza bir şey kazandırmaz ve sadece birliğimize zarar verir.
(Kurban tekbiri ve söylenmesi gereken kurbanla ilgili örnek bir duvazimam koyduk. Çünkü müsahiplikte kurbanın yeri özeldir.)
KURBAN TEKBİRİ
Bismillahi Allah-u Ekber.
Tekbir Allah-u tekbir Allah-u Ekber.
Tekbir Allah-u tekbir Allah-u Ekber.
Ferman-ı Celil
Kurbanı Halil
Delil-i Cebrail
Kurban-ı İsmail, Tekbir:
Allahü Ekber... Allahü Ekber... .
Lâ ilâhe illallahü Vallahü Ekber. Allahü Ekber Velillah-il Hamd.
Lâ Feta illâ Ali Lâ seyfe illâ Zülfikar.
Kurbanlarınız kabul, muratlar hasıl ola. Dergah-ı izzetine yazılmış ola.
Müsahiplik kavline giren bu canların ikrarları kabul ve makbul ola.. Dildeki dileklerine, gönüldeki muratlarına vasıl ola.
Kurbanları kazaya kalkan, belaya bekçi ola.
Duası bizden, kabulü de Allah’tan ola.
Gerçeğe Hû…..
DUVAZİMAM
Akıl ermez yaratanın sırrına
Muhammed Ali’ye indi bu kurban
Kurban olayım kudretinin nuruna
Hasan, Hüseyin’e indi bu kurban
Ol imam Zeynel’in destinde idim
Muhammed Bakır’ın dostunda idim
Cafer’i Sadık’ın izinde idim
Musa Kazım, Rıza’ya indi bu kurban
Muhammed Taki’nin nurunda idim
Ali’yyel Naki’nin sırrında idim
Hasan-ül Askerinin darında idim
Muhammed Mehdi’ye indi bu kurban.
Asli Şahi Merdan güruhu Naci
Gerçeğe bağlı bu yolun ucu
Senede bir kurban talibin borcu
İsmail peygambere indi bu kurban.
Tarikat’tan hakikat’a ereler
Cenneti âlâya hülle sereler
Muhammed Ali’nin yüzün görenler
Erenler aşkına indi bu kurban.
Şah Hatayi’m ede bilir mi her can
Kurbanın üstüne yürüdü erkân
Tırnağı tesbih kanı da mercan
Mümin Müslüman’a indi bu kurban..
(Zakir, buna benzer üç duvazimam söyler ve kurban kesilir.)
MUHARREM AYINDA ERKÂN
MUHARREM ERKÂNI
Muharrem orucu boyunca Cem evlerinde yemek verilir ve lokma duasıyla oruç bozulur.
CEM EVİNDE ERKÂN
v Dede cem evine usulunca girer ve ayaktaki cemaata “dar” duasını verir.
v “Yasin ve Sure-i celileler” Türkçe olarak okunur ve kabulu için dua edilir.
v Dede sohbetine başlar. Arada mersiye okur. Günün anlam ve önemine uygun aydınlatıcı sohbetlerini yapar.
v Bir şehidin şehadeti mersiyelerle anlatılır.
v Edep ve erkân üzere oturulur ve Salâvat getirilir.
v 12 İmamlara salat ve selam verilir.
v Secde yapılır ve gülbengi verilir.
v Ayağa kalkılarak el ele tutuşarak bilinen bir mersiye cemaatla birlikte söylenir.
v Gülbeng okunur ve erkân biter.
(Ayakta darda duran cemaata dede dar duasını verir)
(Edep-erkan oturulur ve cemaatla birlikte Salâvat getirilir.)
FAHR-İ KÂİNAT, ÂLEMLERE RAHMET, VERELİM MUHAMMED MUSTAFÂ’YA VE EHL-İ BEYTİ’NE SALÂVAT....
“Allahümme salli alâ seyyidina Muhammed’in ve alâ Âl-i Muhammed”
Salâvat ve Selamlama:
Salât ve selam sana olsun Ya Muhammed Mustafa
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Aliyy’el Murtaza
Salât ve selam sana olsun Ya Hatice-i Kübra- Fatima-i Zehra.
Salât ve selam sana olsun Ya Hasan-ı Mücdeba.
Salât ve selam sana olsun Ya Hüseyin’i Deşti Kerbelâ
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Zeynel Aba
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Muhammed Bakır Bekâ
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Cafer-i Sadık Sefâ
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Musa-i Kazım-ı Cismi Pak.
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Ali Rıza Şah-ı Horasan
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Muhammed Taki
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Şah Aliyy’ün Naki
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Hasan Askeri Gazi
Salât ve selam sana olsun Ya İmam Muhammed Mehdi Sahib-i Zaman
Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhül Aliyy’ül Azim.
(Evirip çeviren, kuvvet, kudret sahibi olan ancak Allah’dır.) “Hadis”
SECDE
Bism-i Şah Allah, Allah!..
İlahi Yarabbi! Mübarek Muharrem ayının, tuttuğumuz orucun ve yaşadığımız matemin yüzü suyu hürmetine sana olan secdelerimizi ve niyazlarımızı dergah-ı izzetinde kabul eyle.
Muharrem ayında kurtuluşa eren peygamberlerinin hürmetine, Nuh nebinin gemisine sığınıp kurtuluşa erenler gibi, bizleri de Ehlibeyt sevgisine bağışlayıp kurtuluşa erenlerden eyle Yarabbi.
Can ve baş vererek senin Hakk yolundan ayrılmayan mazlum Kerbala şehitlerinin ve şehitler şahı İmam Hüseyin’in aşkına rahmetini ve yardımlarını bizlerden esirgeme Yarabbi.
O yüce sevgiyi yol göstericimiz eyle.
Ehlibeyti hanedanı bizlerden razı ve hoşnut eyle Yarabbi..
Duası bizden, inayet İmam Ali’den, şefaat Muhammed Mustafa’dan, kabulü de Allah’tan ola.
Gerçeğe Hû…..
MERSİYE
Bugün matem günü geldi
Ah Hasan’ım vah Hüseyin’im
Senin derdim bağrım deldi
Ah Hasan’ım vah Hüseyin’im
Şehit olmuş Şah-ı Merdan, Şah Hüseyin’im, vah Hüseyin’im
Bizimle gelenler gelsin
Serini verenler versin
Hüseyin’le şehit olsun
Ah Hasan’ım, vah Hüseyin’im
Şehit olmuş Şah-ı Merdan Şah Hüseyin’im, vah Hüseyin’im
Kerbela’nın yazıları
Şehit düştü gazileri
Fatma Ana kuzuları
Ah Hasan’ım, vah Hüseyin’im
Şehit olmuş Şahı Merdan Şah Hüseyin’im, vah Hüseyin’im
Kerbela’nın önü düzdür
Geceler bana gündüzdür
Şah Kerbela’da yalnızdır
Ah Hasan’ım, vah Hüseyin’im
Şehit olmuş Şahı Merdan Şah Hüseyin’im, vah Hüseyin’im
Gökte yıldız paralandı
Şehriban Ana karalandı
Şah Hüseyin yaralandı
Ah Hasan’ım, vah Hüseyin’im
Şehit olmuş Şahı Merdan Şah Hüseyin’im, vah Hüseyin’im
Bir su verin masum cana
Zalim içti kana- kana
Fatma Ana yana- yana
Ah Hasan’ım vah Hüseyin’im
Şehit olmuş Şahı Merdan Şah Hüseyin’im, vah Hüseyin’im
Boz bulanık puslu dağlar
Virandır bahçeler bağlar
Şah Hatayi’m durmaz ağlar
Ah Hasan’ım, vah Hüseyin’im
Şehit olmuş Şahı Merdan Şah Hüseyin’im, vah Hüseyin’im
Cemaat hep birlikte el ele tutuşarak bu mersiyeyi söylemiştir. Peşinden zakir kısa olarak Kerbela’yı anan bir mersiye daha okur.
(Dede ayakta ki cemaatla birlikte okur)
Mersiye (Dede okur, Cemaat hep birden “Ya Hüseyin” diye katılır.)
Ey nur-u çeşm-i Ahmet-i Muhtar Ya Hüseyin
Vey yadigarı Haydar-ı Kerrar Ya Hüseyin
Ey canü dil seririne Sultan Ya Hüseyin
Vah Kerbela’da Şah-ı Şehidan Ya Hüseyin
Ey nur-u çeşm-i Ahmet-i Muhtar Ya Hüseyin
Ruşen yüzünde sure-i veşşemsü vedduha
Şanında nazil, Ayet-i Kur’an Ya Hüseyin
Ey nur-iu çeşm-i Ahmet-i Muhtar Ya Hüseyin
Ceddin paki Resul, atan Şah-ı Mürtaza
Emmin Cenab-ı Cafer-i Tayyar Ya Hüseyin
Ey nur-u çeşm-i Ahmet-i Muhtar Ya Hüseyin
Mah-i Muharrem erdi, dem-i matem oldu ah!
Oldun bu ayda gün gibi pünhan Ya Hüseyin
Ey nur-u çeşm-i Ahmet-i Muhtar Ya Hüseyin
Kan ağladı şafakta, şefkatinden ah!
Ol dem ki seni ettiler kurban Ya Hüseyin
Ey nur-u çeşm-i Ahmet-i Muhtar Ya Hüseyin
Matem donunu giydi bulutlar bölük bölük
Elem keder koptu çü tufan Ya Hüseyin
Ey nur-u çeşm-i Ahmet-i Muhtar Ya Hüseyin
Gökler boyandı kana, gün giydi karalar
Mahvoldu arada, mahi taban Ya Hüseyin
Ey nur-u çeşm-i Ahmet-i Muhtar Ya Hüseyin
Kanlar döküp figan ile her kişi der ki ah
Hani ne oldu, sevgili canan Ya Hüseyin
Ey nur-u çeşm-i Ahmet-i Muhtar Ya Hüseyin
(Devamla- Gülbeng)
Bism-i Şah Allah, Allah!..
Darına durduk Ya Allah Ya Allah Ya Allah
Divanına durduk Ya Muhammed Ya Muhammed Ya Muhammed
Keremine sığındık Ya Ali Ya Ali Ya Ali
İnayet eyleyin Ya On iki İmamlar
Yardım eyleyin Ya on dört masumu paklar
Yol gösterin Ya on yedi Kemerbestler
Ceminize alın Ya Kırklar
Bağışlanma senin yüzü suyu hürmetine olsun ya pirim Hacı Bektaş Veli
Rahmetine, sığındık ya yeri göğü yaratan.
Rahim ve Rahman adına sığındık ey bizleri yaratan
Yüce kitabını hayırlı işlerimizde önder, ahlâki hareketlerimizde rehber eyle.
Üçlerin, beşlerin, yedilerin, on iki imamların, on yedi Kemerbest efendilerimizin yüzü suyu hürmetine tuttuğumuz orucu kabul eyle.
Alemlere rahmet olarak gönderdiğin Muhammed Mustafa’nın şefaatlerine bizleri nail eyle.
Kerbela şehitlerinin ve şehitler şahı İmam Hüseyin’in yüzü suyu hürmetine dualarımızı kabul eyle Yarabbi.
Adem-i Safiyullahtan, iki cihan serveri Muhammed Mustafa’ya gelinceye kadar gelmiş geçmiş peygamberlerin, nebilerin, velilerin yüzü suyu hürmetine dualarımızı, oruçlarımızı kabul eyle Yarabbi.
Darda kalanların, zorda kalanların, hastaların, carımıza yetiş diyenin carına sen yetişesin Yarabbi.
Bizleri Muhammed Mustafa’nın ve Ehl-i Beytin katarından, didarından, darından, yolundan ayırma Ya Rabbi. Cümlemizi didar-ı Ehlibeyte nail eyle. Dertlerimize derman, gönüllerimize şifa senden olsun Yarabbi. Gerçeğe Hû…..
Cemaat secdededir. Secde (Münacaat) duasını Dede verir;
Bism-i Şah Allah, Allah!..
Yarabbi! Ellerimizi Açtık, Boynumuzu Büktük, Başımızı Secdeye Koyup Sana Yalvarıyoruz. Dualarımızı Dergâh-ı izzetinde kabul eyle Yarabbi.
Sana açılan ellerimizi boş çevirme Yarabbi!
Ey Yüce Allah’ım! Sana hamd olsun ki bizleri sana kul, habibin Muhammed Mustafa’Ya ümmet, veli ve vasi olan Ali’yyül Murtaza’ya talip ve soyuna taraf kıldın Yarabbi!
Hatice-i Kübra ve cennet Seyyidesi Fatıma-i Zehra’nın hürmetine, râhmetini bizlerden esirgeme Yarabbi!
Rahman ve rahim olan adın yüzü suyu hürmetine, İmam Hasan ve şehitler Şahı İmam Hüseyin’in sevgisi ile gönüllerimizi nurlandır Yarabbi!
Hüseyin ve Zeynep’in Hakkı hürmetine, bizleri onların dostlarından ve izleyicilerinden eyle Yarabbi!
Bizlerin hayat ve yaşantısını Hüseyni hayat eyle Yarabbi!
Yakınlarım deyip salatı ve sevmeyi bizlere farz kıldığın Ehlibeytin ve Oniki İmamların yüzü suyu hürmetine yardımlarını bizlerden esirgeme Yarabbi!
Bereket ve nimetlerinle bizleri ödüllendir Yarabbi!
Merhametinin sonsuzluğuna sığınarak, kul beşerdir hata işler, sultan olan da bağışlar niyetiyle, özümüzü dara çekip, tövbe edip, sana Yalvarıyoruz, hatalarımızı Affeyle Yarabbi!
Dualarımızı kabul eyle Yarabbi!
Esma-i Hüsnaların yüzü suyu hürmetine sana sığınanları her türlü kazalardan, belalardan, görünür görünmez afetlerden, acılardan emin Eyle Yarabbi!
Sen evvelsin, sen ahirsin, zahir ve batınsın, dua edenin duasını kabul edensin.
Alemlere rahmet olarak yarattığın Muhammed Mustafa’nın, masum ve pak olduğuna şahadet ettiğin Ehlibeytin yüzü suyu hürmetine, yurdumuzu, ulusumuzu, varlığımızı, birliğimizi, dirliğimizi sonsuz eyle Yarabbi!
Ordumuzu denizde, havada, karada muzaffer eyle Yarabbi!
Ülkemizin iç ve dış düşmanlarına fırsat verme Yarabbi!
Hastalarımıza, yolculuk edenlerimize, askerlerimize, darda, zorda olan cümle insanlarımıza yardım senden olsun Yarabbi!
Aramızda olmayıp da gönülleri ile aramızda olanların da niyetlerini ve dualarını kabul eyle Yarabbi!
Duası bizden kabulu Allah’tan ola. Gerçeğe Hû…
(Aşure duası)
Bism-i Şah Allah, Allah!..
Yarabbi! Ellerimizi açtık, boynumuzu büktük sana yalvarıyoruz. Dualarımızı dergahı izzetinde kabul eyle. Sana açılan ellerimizi boş çevirme Yarab..
İlahi Yarabbi! Senin rızan için oruç tuttuk, alemlerin rahmeti Muhammed Mustafa’nın ve Ehlibeytin muhabbeti için, matem tuttuk. Oruçlarımızı ve matemimizi kabul eyle Yarab.
Rahman ve rahim olan adın yüzü suyu hürmetine, Ehlibeyt sevgisiyle gönüllerimizi nurlandır ve bu sevgiyi yol göstericimiz eyle, onları bizlerden hoşnut eyle. Himmetlerini üzerimizde hazır ve nazır eyle. Cümle insanlığın barışına, dostluğuna, kardeşliğine vesile eyle Yarab.
İlahi Yarabbi! Alemlere rahmet olarak yarattığın ve pak olduğuna şehadet ettiğin Ehlibeytin’in yüzü suyu hürmetine yurdumuzu, ulusumuzu, varlığımızı, birliğimizi, dirliğimizi sonsuz eyle Yarab. Ordumuzu karada, denizde, havada muzaffer, sözünü üstün kılıcını da keskin eyle. Yurdumuzun iç ve dış düşmanlarına fırsat verme.
İlahi Yarabbi!
Ülkemizin bütünlüğü, huzuru ve Hakk yolunda canlarını feda eden; Bedir’den Kerbela’Ya- Kerbela’dan Çanakkale’ye tüm şehitlerimizin ruhlarını şad eyle.
Ülkemizin ulusal kurtuluş savaşının büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının ve cephane taşıyan fazilet sembolü olan analarımızın bu vatan için şehit düşen Mehmetçiklerimizin ruhlarını şad eyle Yarab.
İlahi Yarabbi!
Bu mübarek günlerin yüzü suyu hürmetine cümlemizi her türlü kazalardan, belalardan, savaşlardan, afatlardan emin eyle.
Nimet-i Celil, bereketi Halil, Habib-i Hûda Resul-u Kibriya Server-i Enbiya Muhammed Mustafa, Şah-ı Ali’yyel Murtaza, Şehid-i Hüseyin-i Deşti Kerbala hürmetine lokmalarımızı,aşuremizi dergah-ı izzetinde kabul eyle. Duası bizden, kabulü Allah’tan ola.
Aşuremizin ve dualarımızın kabulü için Kerbela ve tüm şehitlerinin ruhları, cümlemizin geçmişleri için Allah rızasına… el fatiha…
SÜNNET ERKÂNI (KİRVELİK)
SÜNNET
Sünnet, Hz. İbrahim dininin gereklerindendir. Şifahi olarak atadan gelen İbrahim geleneklerine bağlı olan Araplar, sünnet geleneklerini sürdürdüler. Diğer gayri İslam dinlerde de sünnet geleneği vardı.
Hz. Muhammed de ve bütün kabilelerde sünnetli idiler. Başlangıçta Hıristiyanlıkta da sünnet vardı. Hz. İsa da sünnetli idi. Hıristiyanlıkta sünneti pavlos kaldırmıştır. Hz. İsa’nın öldürülmesinde görevlendirilmiş olan, onun ortadan kaybolmasından sonra onun tarafından Hıristiyanlığı yaymakla görevlendirildiğini söyleyen Pavlos, Hıristiyanlığın yayılmasını önlediği için sünnete gerek olmadığını söylemiştir.
Kur’an da sünnet olma emri yoktur. Böyle bir emir olsaydı ona sünnet denmez farz denilirdi. Bu gelenek dinselleştirilmiş ve sünnetsiz birinin Müslüman olmadığına hükmedilmiştir. Sünnet, Hz. İbrahim’den kalmıştır. Kur’an da ibadetle ilgili gösterilen tek adres, Hz. İbrahim’dir. “Allah’a şirk koşanlardan olmayan İbrahim dinine uy,” der. Peygamber’imizde o emre uymuştur.
KİRVELİK
Alevilikte musahiplik kadar önem verilen diğer bir konu da kirveliktir. Hz. Resulullah’ın sünneti gereği her doğan erkek çocuğa ikrarlık kapısını bilecek erdemliğe erişmiş bir kişiyi kirve yaparlar. Çocuğun sünnetiyle o ikrar perçinlenmiş olur. Bu ikrarın bozulmaması için her iki tarafın üzerine düşen büyük sorumluluklar vardır. Önce bu sorumlulukları ve ikrarlık kapısını bilmek gerekli ki verilen ahd sonsuza dek sürüp gitsin ve daim olsun. Musahiplikte olduğu gibi, kirvelikte de yardımlaşma, bölüşme ön plana çıkar. İki aile kardeş olmuştur. İki aile Allah yolunda ikrar verip bütünleşmiştir. Araya giren düşmanlıklar, kirve olunarak dostluk ve barışa dönüştürülür. Anadolu da bunun örnekleri çoktur. Bazı yörelerde kirvelik yoktur ama, bu yok anlamına gelmez. Bu da bir söz verme, aht etme yani ikrar vermedir. Bu da pir huzurunda dualarla olur, iki aile kardeş olurlar.
Alevilikte ikrar kelimesinin anlamı çok büyüktür. Aleviler ikrarlığa çok önem verirler.
Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde:“Men arafe nefsehu fekat arefe rabbehu” Türkçe’si: Nefsini bilen, Rabbini bilir.
Bu hadisi şerif’e uyum sağlayamayanların ikrarları geçersiz olur. Çocukları olmayan çiftler türbelere (yatırlara) veya dede ocağına (pir ocağına) giderek, niyaz olurlar ve Allah’tan kendilerinin çocuk sahibi olmalarını dilerler. Çocukları olunca da o dedeyi kirve yaparlar. Bazı kendini bilmez, İslam’ı bilmez sözüm ona fetvacılar, ölmüş insanlardan medet ummayın, kurban kesmeyin, derler.
Hz. Peygamber (s.a.s) buyurur: “Evliyalar insanlığın mucizesidir.” Öldüyse niçin beytullaha gidiyorsunuz? Mevlana’yı ziyaret ediyorsunuz?
Kirve olan her iki aile birbirilerinden kız alıp, veremezler, çocuklar bacı-kardeş sayılırlar. Kız çocuğu başka bir sülaleden birisiyle evlenirse, bundan doğacak çocuklar, birbirlerine düşerler. Çünkü ikrarlık, kızla devam etmez. Gittiği ailenin soyuna ve ikrarına mensup olurlar.
Kirvelik ikrar verildikten sonra başlar. Öncesini bağlamaz. Kirvelik sülaleyi bağlamaz. Birbirlerine kız alıp verebilirler. Yalnız kirvenin kardeşi ve bacısı diğer kirvenin kardeşi ve bacısıyla evlenemezler.
Kirvelerin çocukları, beş göbek birbirlerine düşmezler. İkrar bedene değil, ruhadır. Onun için kirve olacak insanlar, bu kuralları bilmeli ve böyle uygulamalıdır.
Hz. Peygamber efendimiz “el ikrar minel iman” diye buyurmuştur. Yani ikrarı olmayanın imanı olmaz demiştir. İkrarını verip de dönenler için de yüce kitabımız şöyle buyurmuştur; “Allah rızası için ikrar verip nefsi için bozanlar fasık kişilerdir.”
Bu nedenlerle cahil insanlarla kirvelik kurmak, Allah için değil, menfaat içindir. Bunun da geçerliliği olmaz. Menfaatle birlikte ikrarlıkta biter.
Kirve olacak aileler birbirlerini çok iyi tanımalı ve birbirlerini sevmelidirler. Çünkü kirve olduktan sonra dönüşü yoktur. Birbirleriyle iyi geçinmek, iyi ve kötü günde birbirlerine sahip çıkmak mecburiyetindedirler. Akrabadan da öte kardeş olmuşlardır. Ve o kardeşliğinde ilelebet devam etmesi gerekmektedir.
KİRVELİK ERKÂNI
Kirve olacak aileler bir araya gelerek, kirve olmanın hazırlıklarını yaparlar. Ekonomik durumlarına göre kurban kesebilenler kurban, kesemeyenler de lokma yaparlar. Dedelerini davet ederler.
Dede kirveliğin, yani ikrar vermenin ne anlama geldiğini anlatır. Sonsuza kadar dostluk ve kardeşlik içinde yaşamalarını, birbirlerine yardım etmelerini söyler ve hizmete başlar.
Kirveler, yani dört can, tertemiz giyinmiş ve beden temizliğini yapmış olarak dardadırlar:
Dede: “Ey Canlar! Kirve olmak için huzura gelip dara durdunuz. Birbirinizi seveceğinize, koruyacağınıza, geçmişte kin, düşmanlık, husumet varsa son vereceğinize ikrar eder misiniz?
Kirveler: “Allah eyvallah” derler.
Dede: “Allah eyvallah kapısı ikrar, iman olsun mu?”
Kirveler: “İkrar ve iman olsun.”
Dede: İkrar ve İmanla ilgili yüce kitabımız şöyle der:“ Esirgeyen Bağışlayan Allah’ın Adıyla! Hani Allah, peygamberlerden: “Ben size Kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekileri tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz” diye söz almış, “Kabul ettiniz ve bu ahdimi yüklendiniz mi?” dediğinde, “Kabul ettik” cevabını vermişler. Bunun üzerine Allah: “O halde şahit olun; ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim” buyurmuştur.
Verdiğiniz ikrara yüce Allah şahit olsun…
İkrarını bozanlara da yüce Kitabımız şöyle der: “Artık kim bu ikrardan sonra “Hakikat dan” yüz çevirirse, işte o gibiler fasıkların tâ kendileridirler.”
Allah’ın emrini anlayıp ikrar ettiniz mi?
Kirveler: “Allah eyvallah” derler.
Dede ikrar gülbengine başlar: Bismişah Allah Allah!..
SÜNNET OLURKEN DUA
“Bismillah ve billah tevekkeltü tealallah. Alâ sünneti Resulillah, İbrahim- i Halilullah. Bismi şah Allah Allah! Adem atadan geldi bu zürriyet. İbrahim peygamber’den kaldı bu sünnet. Muhammed’in ümmetine hem farz oldu, hem sünnet,. verelim Muhammed Mustafa ve Ehlibeyt’ine salâvat: “Allahumme salli âlâ seyidina Muhammed ve âlâ âli Muhammed.”
Hep birlikte tekbir:
Allahu Ekber, Allahu Ekber, Lâ ilahe illâllahu vallahu Ekber.
Allahu Ekber velillahil hamd.
(Çocuk kesilene kadar tekbir devam eder)
Devamla…
Hakk’ın birliğine, erin erliğine, halkın birliğine ve dostluğuna diyelim Allah Allah.. (Cemaat “Allah - Allah” diye katılır.)
Evveli ğaza, ahıri gaza, inayeti Hûda, Muhammed Mustafa ve Ali’yyel Murtaza aşkına diyelim Allah Allah….
Masum ve pak olan Ehlibeyt’in, On iki imamların, erenlerinin, evliYalarının aşkına diyelim Allah Allah…
Sünnet olan çocuğumuzun sağlığına, mutluluğuna, analı ve babalı büyümesine diyelim Allah Allah.
Duası bizden, inayet İmam Ali’den, şefaat Muhammed Mustafa’dan, kabulü de Allah’tan ola.
Gerçeğe Hû….
TÜRBE ZİYARETİ NASIL YAPILIR
Velilik makamı:Veli, halktan Hakk’a dayanan bir sistem içerisinde görev yapar. Halka makbul olmadan Hakk’a makbul olunmaz vecizesi gereğince, önce halka makbul olunur ki, Hakk’a da makbul olsun..
Veli, bu mertebeye, Allah yolunda çok emek ve gayret sarf ederek Allah’ın rızasını kazanarak gelir. Allah’ın ilmiyle ilimlenen, haliyle hallenen ve Allah’ın iradesine göre hareket eden bu gibi kimseler; bazı ilâhi mesajlara muhatap olurlar. Gördükleri rüyalar, bu gibi kimseler için önemli mesajlar olabilir. Lütuf rüzgarları, “levh-i mahfuz” da bulunan bazı sayfaların önündeki perdeyi, bir an için aralayıp önemli bilgilerin, kısa bir an için bu kimselerin gözlerinin önüne gelmesini sağlayabilir. İşte, rüya halinde veya uyur-uyanıklık halinde görülen bu ilahi mesajlara “ilham” denir.
Kur’an’da Tanrı’nın “Ben sizin Veli’nizim “ dediğini görüyoruz: “Allah, iman sahiplerinin Veli’sidir, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır” denilmektedir.
Şu ayetlerde de;”Sen bizim Veli’mizsin, o halde affet bizi, acı bize. Sen affedenlerin en hayırlısısın” buyurmuştur.
Kur’an da: “Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de. Onlar, imam edip de takvaya ermiş olanlardır. Dünya hayatında da ahrette de onlara müjde vardır. Allah’ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte, bu büyük kurtuluşun kendisidir.
Şu ayetlerde de: “Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında kim şefaat edebilir?
Allah’ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez…
Gözünüzü açın! Göklerde kim var yerde kim varsa Allah’ındır. Allah’ı bırakıp ta başka şeylere yalvaranlar, neyin ardı sıra gidiyorlar?...
Şu bir gerçek ki, sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arş üzerine egemenlik kurup iş ve oluşu çekip çeviren Allah’tır. O’nun izni olmadıkça, hiçbir şefaatçi devreye giremez. İşte Allah’tır sizin Rabbiniz…
Kur’an ayetlerini incelediğimiz zaman, izni olmaksızın O’nun katında kim şefaat edebilir diye soruluyor.
Cenab-ı Allah’ın izni olmadıkça hiçbir şefaatçinin devreye giremeyeceğini, O’nun izni olmaksızın hiçbir kimsenin şefaat edemeyeceğini, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaatinin fayda vermeyeceğini görüyoruz. Bu ayetlerden anlaşıldığına göre, Cenab-ı Allah’ın dilediği zaman, yeryüzünde kendi adına tasarruf sahibi kıldığı kimseler mevcuttur ve yine dilediği zaman bu gibi kimselere yeryüzünde kendi adına şefaat etme yetkisi vermektedir. Bu kimseler, kimler olabilir? Tabii ki, yeryüzünde Allah’ın rahmetine ve hidayetine nail olmuş nebiler, veliler, kamiller, arifler ve evliyalardır. Bu gibi kimseler için Cenab-ı Allah Kur’an‘da; “Gözünüzü açın! Allah’ın veliler için hiçbir korku yoktur. Tasaya da düşmezler onlar. Onlar inanmış, takvaya sarılmışlardır. Dünya hayatında da ahrette de müjde vardır onlara. Allah’ın kelimeleri değişmez. İşte budur o büyük kurtuluş.”
“Nübüvvet-i tarifiyye” hükmüne göre görev yapan kimseler, “vahiy” hükmüne göre görevlerini ifade ederler. Bir kimse, “velayet” hükmüne göre görev yaparken, kendisine Cenab-ı Hakk tarafından “Nübüvvet-i tarifiyye” görevi verilebilir. Bu defa bu kimsenin Allah katından alacağı ilahi mesajlar, “vahiy” hükmündendir.
Böyle olmasına rağmen bu kimse, nübüvvet sahibi olmayıp, velayet mertebesindedir. Çünkü, gerçekte nübüvvet (Peygamberlik) sona ermiş, velayet devri başlamıştır. Bu kimse, bir veli gibi hareket eder. Bu gibi kimseleri, dışarıdan tanıma olasılığı yoktur.
Hacı Bektaş-ı Veli: “NEBİLER, VELİLER İNSANLIĞA TANRI’NIN HEDİYESİDİR.” diye buyuruyor.
Öyleyse bu hediyelere sahip çıkıp korumakta bizlerin asli görevlerindendir.
Türbeler tüm insanlığındır. Herkes bu sorumluluğun bilinciyle hareket edip sahiplenmelidir. Çünkü; birliğimizi, dirliğimizi, güzelliğimizi buralarda sergiliyoruz.
ALLAH VELİLERİNİ ZİYARET ETMEK
Türbeler:
Türbe ziyaret etmenin bir çok kuralları vardır. Bu kuralları yerine getirmek lazımdır. Velilik makamının başı Hz. İmam Ali’dir. Peygamberlik ve imamet makamı sona ermiş ama velilik, insanlık var oldukça Allah dostları da olacaklardır. Ve insanlığı dosdoğru yola yönlendireceklerdir.
Can gözü açık olanlar o velileri görüp yaşayacaklardır.
İşte bu velileri (Türbeleri) ziyaret ederken uymamız gereken kurallar şunlardır.
Türbe ziyareti:
· Ziyaretçi; Türbe girişinde, yatır bölümünden önceki girişte ayakkabılarını çıkarır ve ayakkabılığa kor. (Kesinlikle ayakkabıyla içeri girilmez.)
· Dergahlar birer edep ve erkân yuvalarıdır. “İnsan-ı Kamil” olmanın okullarıdır. Buralarda dedikodu boş söz ve siyaset yapılmaz.
· Dergahlarda kavga edilmez, yüksek sesle konuşulmaz, huşu içinde gösterişten uzak temiz bir gönülle ziyaret edilmelidir.
· Dergahlarda temizliğe dikkat edilmelidir. Türbenin içinde lokma, şeker dağıtılmaz, mum yakılmaz. (Mum yakılarak türbeler mahvediliyor. Mumu gönülde yakmak gereklidir.)
· Dergahlar birer irşât yuvalarıdır. Bu makamlar menfaat üstü yerlerdir. Dolayısıyla menfaat peşinde koşulmaz.
· Dergahlar girilirken eşiğe basılmaz. Açık-saçık elbise ile girilmez. Kadınların başları örtülü olmalı. Örtü ziyaret ettiği veliye saygının ifadesidir.
· Dergahlarda niyaz yere değil, avuç içine yapılmalıdır. Çünkü; secde ademe yapılır.
· Dua yüksek sesle yapılmamalıdır. Çünkü; Allah’ta dua da aşırıya kaçanları sevmez, içinden anmaktır.
· Türbe içinde yatılmaz, oturulmaz, sohbet edilmez.
· Türbeden çıkarken geri-geri giderek çıkılır. Türbeye arka dönülmez.
· Türbede Allah’a yalvarılır. Her ne istenirse ondan dilenilir. Türbeden yatan velinin yüzü suyu hürmetine bağışlanma dilenilir. Duaların kabulü dilenir.
· Türbelerde dualar okunur. Allah Resul’ü ve Ehlibeyti ve On iki imamlar zikredilir. Allah’tan bağışlanma dilenir.
Orada yatan velinin haliyle hallenmemiz, Allah dostu olmamız için dua edilir.
Kısaca şöyle dua edilebilir: “Ey yüce Allah’ım!.. Ol emrinle bu âlemleri halk ettin. Rahman ve Rahim olan o yüce sıfatlarınla bizleri bu âlemde kendine kul ettin ve bana dua edin duanızı kabul edeyim buyurdun. Bizler de şu anda el açıp, boyun bükerek sana yalvarıyoruz. Bu mübarek velinin yüzü suyu hürmetine veya (hürmeti hakkı için) sana yalvarıyoruz, dilde dileklerimizi, gönülde muratlarımızı ver, rahmet ve merhametini üzerimizden eksik etme Ya Rabbi!
Ya İlâhi! Âdem Peygamber’den günümüze dek gelmiş geçmiş tüm nebilerin, velilerin, âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhe ve selem efendimizin ve onun temiz Ehl-i Beyt’inin hürmeti hakkı için, zamanımızın Kutb’ül Akktabı ve Hızır Nebi hürmeti hakkı için, şu anda huzurunda bulunduğum bu mübarek zâtın hürmeti hakkı için, aman dediğimiz yerde yetiş, düştüğümüz yerden kaldır, namertlere muhtaç etme. Hastalarımıza şifa, derlerimize deva, borçlarımıza edalar nasip eyle Ya Rabbi!.
Dualarımızın kabulü için, özellikle huzurunda bulunduğum bu mübarek evliyanın ruhu için, ayrıca gelmişlerimiz, geçmişlerimizin ruhları için, Allah rızası için El-Fatiha…” denir ve kabulü için niyazda bulunur.
NOT: İnanç Önderlerimiz Olan Siz Değerli Dede ve Babalarımız, Yol ve Sürekler Kitapçığı Yeniden Basıma Hazırlanacağından Ötürü, Kitapçıkla İlgili Duygu ve Düşüncelerinizi Bizlerle Paylaşırsanız Yeni Hazırlanacak Kitapçık Daha Verimli Olacaktır. Saygılarımızla...
Türkçe’si:Behçet Kemal ÇAĞLAR Kur’an-ı Kerim’den İlhamlar, T.C Kültür Bakanlığı,1995
|